Uluslararası alanda çok sayıda karma ve kişisel sergiye katılmış Slovenyalı sanatçı Nika Zupančič.
Ljubljana doğumlu sanatçının 2007 yılına tarihlediği Fuga 1-2-3-4 adlı eserini, Bir Balkan Esintisi Ailesi olarak Şubat 2024’de İstanbul Arter Sanat Galerisi’nde gördük. Ljubljana Güzel Sanatlar Topluluğu’nun üyesi olan sanatçının eserinin adı esasen biz müzikal terimi. Sözlük anlamına bakıldığında kökeninin Latince olduğunu; koşmak, uçmak, kaçmak anlamına geldiğini görüyoruz. Aynı zamanda; özel ve katı yasalara göre oluşturulmuş çok sesli bir bileşimdir ki kaynaklar füg olarak açıklar bu durumu. Füg, müzikte iki ya da daha fazla ses için kontrpuantal bir besteleme tekniğidir. Başlangıçta sunulan bir konu (bir müzikal tema) farklı aralıklarda tekrarlanır ve bu durum eser boyunca sıklıkla devam eder. Bir bakıma birbiri ardınca gerçekleşen haraketliliği sembolize eder. Tıpkı sanatçının Arter’de sergilediği yan yana dizilimle sergilenen eseri gibi.
Nika Zupančič’in İstanbul Arter Sanat Galerisi’nde Kendi Gölgesinde adlı koleksiyonda yan yana sıralanmış 4 eseri, adıyla müsemma olarak hareket halinde olmayı anlatıyor. Esere yanı başında yürüyerek bakmayı tercih edenler için görülenin kişiden kişiye değişmesi muhtemelse de görülen bir akış olduğudur. Zira monochrome eser her bakana başka başka şeyler anlatacaktır. Mesela; hızla giden bir aracın içinden, kıyı boyunca gidilen ve ağaç dallarının arasında görülmeye çalışına deniz manzarası gibi.
Nika Zupančič, ne tür bir sanata odaklandığı sorusunu yönelten kooness.com’a verdiği cevapta bir bakıma sanatsal varlığını özetlemektedir. Biz de sanatçının cevabını alıntılayarak okurlarımıza onu ve sanatını biraz daha yakından tanıtmayı amaçladık: “Çalışmalarımda resim tarihinde benden önce gelen her şeyi, elbette yeni bir şeyin doğması umuduyla bir araya getirmeye çalışıyorum. Resimlerimde bu, monokrom, modernist soyut yüzey ile yanıltıcı ve anlatısal öğelerin somut bir birleşimi, hatta evliliğidir. Yeni bir şey, çağdaş bir şey, şu anda bana ait olan bir şey, açıkça kişisel varoluş deneyimim, içinde yaşadığım zamana göre koşullanmış bir şey inşa etme arzusuyla, yağlıboya yapımının geleneksel tekniklerini (ki bunu kapsamlı bir şekilde inceledim) kullanıyorum. Bu nedenle çalışmalarım aynı zamanda örneğin video veya film gibi çağdaş bir deneyime, yani ekran görüntüsüne de benzeyebilir.” (erişim trh: 16.02.2024)
Arter Sanat Galerisi’ndeki Kendi Gölgesinde adlı grup sergi hakkında tanıtım metninden bir bölüm: İç ve dış, kamusal ve mahrem, varlık ve yokluk, hafıza ve unutma, boşluk ve beden gibi tematik ikilikler etrafında kurgulanırken, bu kavramlar arasındaki ilişkilerden doğan ara bölgeleri araştırıyor. 25 sanatçının yapıtlarına yer verilen sergi; görünmezlik, belirsizlik, gizlenmiştik, muğlaklık gibi nitelikleriyle ziyaretçileri zihinlerinde uyanan izlerin peşinden gitmeye, gölgede kalanı aramaya, kendi düşünsel ve duygusal katılımlarıyla zenginleşecek bir sergi.