Balkan Edebiyatı’nda coğrafya ana unsur olarak karşımıza çıkmaktadır.
Savaş ve göç konulu eserlerde farklı etnisitelerin ortak değerleri eksenindeki sosyal ve toplumsal hususlar işlenmiştir. Savaşlar nedeniyle günlük yaşantının emniyetini yitirmesi, gelecekten kaygılı anne babalar, korku dolu gözlerin sahibi çocuklar, uçsuz bucaksız gök kubbe altında bilinmeze gebe değişken ülke sınırları ele alınır eserlerde.
Bahse konu toprakları yöneten bazen çar, bazen kral olsa da, yakılıp yıkılan köylerde ruhları paramparça olan halk vardır sayfalarda. Tüm bu konulara mekân olarak seçilen ise çoğunlukla gerçek coğrafya ve onun sahip olduğu gerçek yapısal özelliklerdir. “Tarih, boşlukta cereyan etmez.” (Kaplan, s. 186) diyen Mehmet Kaplan, özellikle tarihin ayaklarının bir zemine basmasının zaruriliğine vurgu yapmaktadır.
Tarihi olayları ele alan romanlarda yer isimlerine ve tasvirlerine rastlanmaktadır. Daha çok tarihteki olaylara ve şahsiyetlere odaklanılmasının yanı sıra tabii güzelliklere, bereketli topraklara, estetik güzelliklere yer verilen romanlarda “Tarihi olayları coğrafyadan soyutlamak mümkün değildir.” (Selçuk, s. 78)
Bazı kitaplarda geniş yer verilmiş, detaylı anlatılmış bir coğrafya bulunurken bazılarındaysa bu husus yok denecek seviyededir. Doğa ve iklim şartlarına ait bilgiler ise yerin askeri ve stratejik önemini vurgularken sosyal hayat hakkında kanaat oluşmasına fırsat vermektedir.
Geniş ovalar, sarp kayalar, sıradağlar, akarsular, madenler, göller, dar geçitler, çalılık alanlar, kurak bölgeler romanların ele aldığı konu içerisinde önemli bir görev üstenmektedirler.
Kaynakça:
Mehmet Kaplan, Nesillerin Ruhu, İstanbul: Dergah Yayınları
Hava Selçuk, Coğrafya Tarih İlişkisi Bağlamında Türk Tarihinin Taksimatı (Çağ) Meselesi. Ankara: Berikan Yayınevi.