Bergama ilçesi, İstanbul – İzmir arası yolculuklarda uğranması gereken noktalardan biridir.
İlçeye ayak bastığınız anda sizi içine çeken bir tarihi ve kültürü bulunmaktadır. Antik yazılarda ilçenin adının Pergamon ( Kale) olarak geçen Bergama’nın tarihi geçmişine bakıldığında; İyon, Helen, Roma, Bizans ve Osmanlı döneminin izleri görülmektedir.
İlçenin girişinde M.S.200 lü yıllarda yapıldığı düşünülen Bazilika ya da halk arasında “Kızıl Avlu” olarak adlandırılan Mısır Tapınağı ziyaretçilerini karşılamaktadır. Büyük bir ön avlusu olan ve tuğladan yapılan görkemli yapı şehir merkezine inşa edilmiştir.
Bergama Tepesinde Akropol ’ü görmek mümkündür. Yaklaşık 10 bin kişilik kapasitesiyle dik bir yamaca konumlandırılan tiyatrosu görülmeye değerdir. Sarayları, kütüphanesi, tapınakları, su sarnıçları ile öne çıkan şehrin bir diğer özelliği ise; İncil’de adı geçen 7 kiliseden birinin Bergama Kilisesi olduğunun çeşitli kaynaklarda yer almış olmasıdır.
Görsellerden antik şehrin üçe ayrıldığı gözlemlenebilir. Yukarı şehirde kral ve aileleri ile şehrin ileri gelenleri, komutanların ikamet ettiği bir yer iken, orta şehir denilen yerde tapınaklar, kutsal alanlarla kent çeşmesi bulunmaktadır. Aşağı şehirde ise ticaret merkezi bulunmaktadır. Şehir içine ilerlerken sağlı sollu dükkânlar ve evler içinden geçilir. Maalesef ki, Bergama Zeus Sunağı ile Athena Tapınağı ‘nın yurt dışına çıkartıldığı bilinmekle birlikte hali hazırda da Berlin Pergamon Müzesi ’nde sergilenmektedir.
Günümüzde, alışveriş için Bergama Arastası ‘sı ya da diğer adıyla Osmanlı Çarşısı ziyaret edilebilir. Geçmişte pek çok dükkân var iken bu gün sayıları azalmış olsa da gezilmeye değerdir. Çarşıların arasında geçişlerde bazıları yıkılmış olmakla birlikte Taş Han, Katır Han ve Çukur Han dönemlerinin en önemli ticaret merkezilerindenmiş. Günümüzde ise Çukur Han gezilebilir durumdadır. Ayrıca hediyelik olarak da dokumacılık konusunda oldukça iyi olan ilçe esnafından halı ve kilim alınabilir. Dünyanın bilinen ilk halısı “Pazırık Halısı” nın Bergama’da yapıldığını ve dünya çapında ünü olduğunu belirtmeliyiz.
Bergama’da ne yenir kısmına gelinir ise; Yenigün Kahvaltı Salonu ‘nda Eşref Amca ‘nın bal, kaymak ve peynirini mutlaka tatmak gerektiğini söylemeliyiz.
Kahvaltı salonunun geçmişi yaklaşık 120 yıl kadar eskiye dayanıyor. Eşref Amca ise bu gün 90 yaşında ve hala işinin başında. Selanik göçmeni olan Eşref Amca bir Atatürk hayranı. Ekmek teknesinin duvarlarını Atatürk resimleriyle donatmış. Sütçü olan dedesinin açtığı bu salonda servis yapmaya başladığında yaşı 14 müş. (Bu metin için fotoğraf çekmeye gittiğimizde takvimler Temmuz 2022 ‘u gösteriyordu) Kendisine sağlıklı uzun ömürler diliyoruz.
Deneyerek tavsiye vermeyi ve kendi fotoğraflarımızı yayımlamayı ilke edinmiş bir site olsak da, öğlen yemeğine kadar olan süreçte yol üstünde çok sayıda tadım yaptığımız için Bergama köftesini deneyimleyemedik.
Ayrıca Bergama’nın en meşhur lezzetlerinden biri tulum peyniridir. Çarşı içindeki peynirciden temin edilebilir çünkü hemen hepsinin ürünlerinin lezzetli olduğu biliniyor. (Bu arada Eşref Amca ‘nın da peyniri gayet lezzetli. Hatta menüdeki bal da öyle. Almak isteyene yarım kg ‘lık kavanozlarda satış yapılmakta. Biz aldık ve tavsiye ederiz.)
Yemekten sonra bir şeyler içelim diyenlere önerilerimiz; Arasta Çarşı ‘da karadut suyu ve çınarların gölgesinde kahve olabilir. Kahvenin yanında karanfilli leblebi tadılabilir.
Bergama ‘ya bir gün ayrılarak doyasıya gezilebilir, tarih ve kültürün kokusu solunabilir, mideler şenlendirilebilir.
Gökmen Dursun ‘un kaleminden paylaştığımız bu yazımızın devamında lezzet duraklarının yenilerinde buluşmak dileği ile.