Ahmet Küçükkayalı kimdir? Bize biraz kendinizden söz eder misiniz?
Mümkün olduğunca hayatın içerisinde var olmaya çalışan, yaşadığı süreç içerisinde hayata varlığını ispat etmeye çalışan biriyim. Biz insanlar dünyaya gelmek için yüzlerce yıl bekliyoruz. Yüzlerce yıl bekleyişin sonrasında kısa bir ömre sahibiz. Ömrümü olabildiğince verimli bir şekilde değerlendirmeye çalışan bir insanım. Bunun dışında hayvanları ve çocukları çok seviyorum. Dünyanın daha masum olması gerektiğine, tabiatla daha çok iç içe olunması gerektiğine inanan, hümanist olduğunu düşünen biriyim. Şartlar ve durumlar dahilinde öyle de kalmaya çalışıyorum. Savaş karşıtı birisiyim, savaşları anlamsız buluyorum. Dünyada savaşların en büyük hata olduğunu düşünüyorum; sürekli hatadan ders almaksızın tekrarlanan. Sanatı, insanlara ulaşmak için bir kaynak ve araç olarak görüyorum. Bu noktada da sanatsal faaliyetler içinde olmaya ve bu konuda destekler sunmaya (elimden geldiğince) çalışıyorum.
Yönetmenliğini yaptığınız filmlerle ilgili bilgi alabilir miyiz?
Yirmi yıldır sektördeyim. Bu süre içinde bir hata yaptığımı düşünüyorum. Aslında hata olup olmadığından emin değilim. Belki ileriki dönemdeki olumlu ve olumsuz sonuçlar buna cevap verir. Şöyle ki; TRT’ye “Zamanın Kabuğu” isimli kısa sinema filmimi bildirdikten sonra reklam yazarlığı, reklam ajansı prodüktörlüğü ve reklam yönetmenliği, yaratıcı yönetmenlik, sinemada yardımcı yönetmenlik, senaristlik, uygulayıcı yapımcılık yaptım. Birçok alanda yaratıcılığımı değerlendirebilecek kapasiteye sahip olmamdan dolayımı bilemiyorum ama çok farklı alanlarda işler yaptım. Bu nedenle maalesef ki bir konuda uzmanlık yapamadım. Sinemanın her alanında gelişsem de, başarılı sonuçlar alsam da çok sayıda filmim olamadı. Yirmi yılda sadece yönetmenlik yapıyor olsaydım şu anda belki 5-6 sinema filmim olabilirdi. Şu anda “Çerçevedeki Kutular” ve “Zamanın Kabuğu” isimlerinde iki kısa filmimle “Bensiz” isimli uzun metrajlı filmim var.
Bu gün devam etmekte olan projeleriniz var mı bilgi verir misiniz? Gelecekte yapmayı planladığınız projeler nelerdir, bilgi verir misiniz?
Şu günlerde dijital platformlara sunulmak üzere hazırlanmış 8 bölümlük bir dizi projem var. Adı; “İnsanlar ve Diğer Bazı Hayvanlar”. Bu proje bizim karanlık duygularımızı ve noktalarımız ele alıyor. Kendimi yurtdışına yazar olarak ispat etmemin mümkün olabileceği bu projeye çok önem yüklüyorum. Benim için iyi bir referans olacağını düşünüyorum.
“Aşı” adlı film projem Kültür Bakanlığı Senaryo Geliştirme desteği aldı. Proje aynı zamanda Antalya Film Festivalinde TRT ödülünü kazandı. Sonra İtalya Apulia Film Forum’a seçildi, halen geliştirme çalışmalarını sürdürmekteyim. Tabii bu noktada salgın her şeyi çok etkiledi. “Aşı” benim yönetmenlik yapacağım sinema filmi olacak. O sebeple büyük özen gösteriyorum.
Bir başka projem ise “Dışardakiler”. Hikâyesi 1967 Türkiye ve Almanya’sında geçiyor. Zonguldak’ta yaşayan üç gencin, Almanya – Essen’deki maden ocaklarına işçi olarak gitmelerini konu alıyor. Göçün 60. yılı olması nedeniyle de bu projeye önem veriyorum. Yönetmen koltuğunda “Bir Zamanlar Çukurova” dizisinin halen yönetmenliğini yapan çok değerli Murat Saraçoğlu var. Bu projede ben yapımcı ve senarist kimliğimle yer alacağım. Kültür Bakanlığı‘ndan Proje Geliştirme Desteği alan projem için Almanya’dan ortak yapımcı ve dağıtım şirketiyle anlaşmaya vardık. Eylül 2021 de asistanımla birlikte Almanya’ya gideceğiz. Orada şirketim ERA Film’in bir bölümünü kurmayı planlıyorum. (Hâlihazırda Karadağ’da da şirketimin bir bölümü var.) Hazırlık ve çekimlerin iki yılın sonunda tamamlanacağını tahmin ediyorum.
Ayrıca “Yeni Nesil Dünya” adında bir bilim kurgu film senaryosu üzerinde çalışıyorum. II. Dünya Savaşı ilgi alanlarımdan birisi ve bu konuda “Saklı” adlı bir senaryo yazdım, çevirileri sürüyor.
Seyahat etmeyi sever misiniz? En çok hangi tür seyahatlerden keyif alırsınız? (eğlence, kültür, sağlık, eğitim, yaz, sonbahar, kış v.b.)
Evet, seyahat etmeyi severim. İklime göre gideceğim bölgeler değişir ama iklim hiçbir zaman gidişime engel olmaz. Yılın her mevsimi seyahat edebilirim. Genellikle yurtdışı seyahatlerim kültürel ve sanatsal çalışmalar içindir. Bir proje tasarlıyor ya da yürütüyorumdur ve seyahatim bu çalışma ile ilgilidir. 22 Eylül’de kısmetse Almanya’ya gideceğim mesela, bir sinema filmi projem için araştırma yapmak için. Onun dışında bazen yurtiçinde tatile gittiğim oluyor ama o seyahatlerimde daha çok annem için sağlık turizmi amaçlı. Kaplıca tatili. 2018 yılından beri Karadağ Budva’da ikamet ediyorum, orası benim huzur bulduğum ve senaryolarımı geliştirdiğim bir yer. Senaryo yazarken hayatımın en güzel tatili içinde gibiyim zaten, mutlu huzurlu dingin.
Seyahat edeceğiniz rotayı tespit ederken dikkat ettiğiniz hususlar nelerdir?
Salgın başlamamış olsaydı yapmayı planladığım bir gezi türü ve rotası vardı ama ne yazık ki yapamadım. Bir pikap araç alıp modifiye ettirdikten sonra onunla gezmeyi planlıyordum. Hala da aslında aklımın bir köşesinde var, ta ki sınırlar eskisi gibi girişe açık ve özgürce dolaşabilme imkânı bulduğumuz günlerde… Doğa ile iç içe olan kamp alanlarını gezerken, kişisel lüksümden ödün vermediğim bir seyahat planlıyorum. Bunun dışında “deniz” olmazsa olmaz diyorum.
Yaşamak için Türkiye’de İstanbul’u, Karadağ’da Budva’yı tercih etme sebebim; “deniz”. Norveç’i çok sevme sebebim de “deniz”. Almanya’ya giderken ayağımın geri gitme sebebi de “deniz”. Ancak Almanya’da nehirleri ve gölleri çok iyi değerlendiriyorlar. Bu konuda yoktan var edebiliyorlar doğayı. Norveç’te bir ay kaldım ve çok sevdim. Orada insanlar güler yüzlü, göz teması kuruyorlar ve mutlaka selam veriyorlar. Modern ve samimi buluyorum bu davranışları. Oslo’da kaldığım günlerde çok mutlu zamanlar geçirdim. Norveç’te Lofoten Adası var, hayatımın sonuna kadar orada yaşamak isterdim, sanırım en büyük hayalim bu.
Ben soğuk seven biriyim. Yazmak için de soğuk ve puslu bir hava bana daha çekici geliyor. Orhan Veli’nin “Bizi bu güzel havalar mahvetti” demesi gibi, dışarıda güzel bir hava varken, dört duvar arasında saatlerce yazı yazmak pek rahat olmuyor. Hayatı ıskaladığını, hayatının o gün boşa geçtiğini düşündürtüyor insana. Her ne kadar o gün içinde üretimde bulunduysan da garip bir psikolojik durum oluşuyor. İşte bu nedenle yazılarımı da insan gruplarının içinde kafelerde falan yazıyorum. Bu benim savunma mekanizmam gibi bir şey sanırım. Kadıköy’de Mars Kafe en sık gittiğim mekân, çok huzurlu ve kendimi rahat hissettiğim bir mekân benim için. Onun dışında enerjisi yüksek olduğu için Kadıköy Moda’yı tercih ediyorum.
Seyahat valizinizde olmazsa olmazlarınız var mıdır?
Valizimde kesinlikle olması gereken diş fırçam, diş macunum, özel tercihim olan sabun ve şampuandır. Ayrıca kitap mutlaka olur. Kitapların sayısı birden fazla olabilir. Şu an sırt çantamda nereye gidersem gideyim 11.Peron Adlı kitabı taşımam gibi. O dönemde çalıştığım senaryolarla ilgili olur okuduğum kitapların türü. Bir de laptopum olmadan olmaz. Mutlaka yanımda taşırım laptopumu. Onsuz hiçbir yere gitmem.
Hangi taşıma türüyle seyahat etmekten keyif alırsınız?
Havayolu tercih ediyorum. Türkiye’de 20 yıldır araba kullanmıyorum. Çünkü bir kaza yaptım ve sonrasında kurallara uymayan sürücüler sebebiyle araç kullanmamayı tercih ettim. Ancak Karadağ’a gittiğimde bir araba aldım ve kullandım. Yakında Almanya’ya gideceğim ve orada araba kullanmayı düşünüyorum.
Gitmekten keyif aldığınız ve bıkmadığınız bir ülke veya şehir var mı?
Karadağ Budva’ya gitmekten bıkmıyorum. Budva’nın kilometrelerce sahili ve plajı var. Kışın 12.000 kişi yaşıyor, yazın ise nüfus 2 milyona ulaşsa da havasını suyunu yani her şeyini seviyorum Budva’nın. Onun dışında Danimarka’da Kopenhag’ı ve oradaki bisiklet kültürünü seviyorum. İzmir ise sevdiğim diğer bir şehir.
Balkan ülkelerine seyahat etme fırsatınız oldu mu?
Üç defa Bosna Hersek’e gittim. Film Festivali için 2019 yılında gittiğimde ekstra beğenmiştim. Festival haftası şehir bütünüyle değiştiriyor. Çok renkli ve canlı bir dokuya kavuşuyor. Kış ayında gittiğimde gördüğüm ile festival haftası gördüğüm şehir birbirinden çok farklıydı. Çok yere gittim ama Saraybosna’daki kadar etkiletici bir festival haftası görmedim. Makedonya’yı ve Sırbistan’ı görmeyi çok istiyorum. Makedonya’nın doğasının harika olduğunu sık sık duyuyorum. Akademi ödülüne aday olan Makedon belgesel filmi “Bal Ülkesi” ni izleğimde de Makedonya coğrafyası çok ilgimi cezbetmişti.
Fotoğraf: Budva-Karadağ
Bir Balkan ülkesi olan Karadağ ile olan bağlantınız nedir? Karadağ hakkındaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?
Şirketimin adı: ERA Kreatif Film. Şu anda Karadağ’da şirketimin bir bölümü var. “Aşı” isimli filmim Avrupa ve Balkanlar’da fonlamak ve yakın ilişkiler kurmak için 2018 yılı Ekim ayında Karadağ’da Era Creative Group Montenegro Film Şirketini kurdum. Film Projesi, Karadağ Kültür Bakanlığına bağlı resmi kurum Karadağ Film Merkezi tarafından desteklenmektedir. Ayrıca Fransa-Belçika-Karadağ proje ortak yapımcıları da bulunmaktadır. Yaşantımın bazı dönemlerinde Karadağ’da oluyorum.
Yurtdışını amaçladığımda bazı ülkeleri gezdim. Norveç, Almanya, Danimarka, İsveç, İsviçre, Bosna-Hersek, Karadağ bu ülkelerden bazılarıydı. Gezdiğim ülkeler içinde 650 bin nüfusu ile küçük bir ülke olan Karadağ’ı tercih ettim. Karadağ’ın coğrafyası harika, bozulmamış. İlk cazibe noktası doğası ve ülke boyu uzanan sahil şeridi oldu benim için. İkincisi ise insanların doğal ve samimi oluşuydu. Böyle bir ülkede sinema yapmak da bana ilginç geldi. Ben oturma izni alıp şirket kurduktan 3 ay sonra, Bürüksel merkezli Avrupa film piyasasını büyük bedellerle destekleyen bir kurum olan Eurimages’a dahil oldu Karadağ. Bu da benim için bir artı oldu. Şu anda Karadağ’daki tek Türk yönetmen, senarist ve yapımcıyım. Orada bir film yapmak en büyük dileğim ve isteğim.
Balkan filmleri hakkındaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz? En beğendiğiniz Balkan filmi hangisidir?
Makedonya’dan Oscar’a aday gösterilen “Bal Ülkesi” ‘ni üç defa izledim ve çok beğendim. Başarılı bulduğum bir yapım. Küçük bütçeyle böyle etkili bir yapıma imza atmak kolay değil.
Balkan filmleri eskiden çok popülerdi. Özellikle Romanya sineması oldukça güçlüydü. Yugoslavya döneminde Yugoslav sineması da öyleydi. Şu anda Karadağ Film Merkezi’nin başında Serhat Cekiç var ve ekibi ile çok başarılı işler gerçekleştiriyorlar Karadağ Sinemasının geliştirilmesi adına. Çok daha iyi filmlerin yakın gelecekte artarak gerçekleşeceğine inanıyorum.
Balkan sinemasının kendine ait bir yapısı ve profili olduğunu düşünüyorum. Bir filmi izlediğimde Balkan filmi olduğunu gösteriyor, hissettiriyor. Hikâye seçimleri, oyuncuların hareketleri, müzikleri ile Balkan filmini sezinleyebiliyorum.
Balkanlı olması yönüyle öne çıkan tanıdığınız var mı? Eğer var ise; Balkan kültürü, gelenek ve görenekleri hakkında fikirlerinizi, gözlem ve tecrübelerinizi bizimle paylaşır mısınız?
Çevremdeki en yakın Balkanlı, Karadağ’daki asistanım, ondan bahsedebilirim bu soruyu yanıtlamak için. Adı: Selma Babajic. O bir Boşnak Karadağ vatandaşı. Bizim Osmanlı Döneminde oraya yerleştirilen ecdadımızın torunlarından. Benim dikkatimi çeken Boşnak-Türk asıllı olanların o saf iyi niyetli halleridir. Selma çok duru, temiz ve iyi niyetli bir insan. Onun inceliği, zarifliği ve saflığı beni çok etkiledi. Çünkü dünya ve insanlar gün geçtikçe bencilleşiyor. Selma vasıtası ile Karadağ insanı hakkında oluşan düşüncelerim; temiz, kendi halinde, dünyevi hırsları olmayan insanlar olduğudur. Bu özellikleri beni cezbediyor açıkçası. Karadağ’da Sabah 08:00 den akşam 15:00 e kadar çalışıyorlar. Geri kalan zamanda dinleniyorlar, kendilerine ve ailelerine zaman ayırıyorlar. Bu güzel bir şey. Bunun dışında yemek kültüründen bahsetmek gerekirse Karadağ’da ülkeye özgü bir yemek kültürü olmadığını düşünüyorum.
Fotoğraf: Budva-Karadağ
Balkan mutfağı hakkında bilginiz var mı, yemeklerinden tattınız mı, fikirlerinizi öğrenebilir miyiz? (burek, elbasan tava, kapama, kaçamak, simitpoça vb)
Bosna Hersek’te yediğim cevabi köftesi çok başarılıydı. Başçarşı’nın en tanınan bilinen restoranında tattım cevabiyi. Genellikle dışarıda pek fazla yemek yiyemiyorum. Yağlı ve tuzlu yemek tercihim olmadığı için. Daha çok sebze yemekleri tüketen biriyim.
Balkanlar demek et demek olduğu için Karadağ’ın etini çok lezzetli buldum. Yumuşak bir eti var. Et yiyen biri olmasam da Karadağ’da yiyorum. Girişimci bir yapım var, örneğin Karadağ’da kaldığım 4 ay boyunca baklava ürettim. Oradaki baklava değişikti çünkü. Tadı çok iyi değildi ve şerbetin içinde yüzüyordu. Bir ekmek fırını kiraladım, Kahramanmaraşlı bir usta buldum Karadağ’da ve gündüz boş olan fırında baklava üretmeye başladık. Bizim kuru baklavamızı sevdiler ve çok sipariş de aldık o dönem. Baklava için fıstık bulamadık, Türkiye’den getirttik. Orada çerez çok pahalı ve de çok başarılı değiller. Kısa bir süre de Kahramanmaraş dondurması ürettik ve sattık. Ona da çok talep oldu. Hem tadı beğenildi hem de külahtaki dondurmayı müşteriye verme ritüeli çok ilgi gördü.
Sizin Balkanlar ile ilgili eklemek istediğiniz bir husus var mı?
Bana bu imkânı verdiğiniz için teşekkür ederim, tüm sorular gayet yerindeydi.
Notlar:
1-12.08.2021 tarihinde gerçekleşen röportaj ile ilgili olarak, Sn. Ahmet Küçükkayalı’ya “necladursun.com – bir balkan esintisi” ailesi olarak teşekkür ederiz.
2-Maneştte yer alan fotoğraf: Karadağ-Tivat