SanatTürkiye Gezi

0

Mora Göçmeni Kaya Bey ile Bulgaristan Göçmeni Hayriye Hanım’ın Tek Evladı Zeki Müren

6 Aralık 1931 Cuma günü Bursa’nın Tophane Mahallesi Ortapazar Caddesi 30 numaralı evde, Mora göçmeni kereste tüccarı Kaya Bey ile Bulgaristan göçmeni Hayriye Hanım’ın tek evladı Zeki doğdu. Dedesi Mehmet Efendi güzel sesli ünlü bir hafızdı. Vakit namazlarında Şahadet Camisinde ezan okurdu. O yıllarda yaklaşık 150 bin nüfuslu Tophane semti, içinde Pınarbaşı suyunun aktığı bahçeli evlerden ibaretti. Zeki’nin ilk dinleyicileri evlerinin bahçesindeki sardunya çiçekleri, ilk plakları ise el işi kağıtlarıyla yaptıklarıydı.

Tophane Mahallesi’nin tek ilkokulu Osmangazi İlkokulu’na başladığı yaz tatillerinde çadır tiyatrosuna koşar, daha o çağlarda sahneye ilgi duyardı. 1944 ‘de Tahtakale Ortaokulu’na başlamış, birinci sınıfta iftihar listesine adını yazdırmayı başarmıştı.

Henüz 18 yaşında bir lise öğrencisi olan Zeki boş durmuyor, hayranı olduğu Müzeyyen Senar’ın plaklarını alarak ezberliyordu. Ankara Radyosu’nda dinlerken not almaya çalıştığı şarkıların özellikle meyan bölümlerindeki sözlerin muğlaklığı, solistliği boyunca kelimelerdeki tüm heceleri anlaşılır söylemeye çalışmasının ana  sebebiydi.

Zeki Müren’in hayatında önemli bir rol üstlenen Hayri Terzioğlu okul tatili sebebiyle Bursa’da olduğu bir vakit kendisini ünlü ses sanatçılarından Suzan Güven’le tanıştırdı. Bu tanışma onun sanat hayatındaki en önemli anlardan biri oldu. İkili iyi dost olup bir daha ayrılmadılar.

Eski Kaplıca’da banyo almaya gittiği, bir gün damlaların sesiyle kubbelerden sızan ışığın duygu yoğunluğunda acem-kürdi makamında bir beste yaptı Zeki Müren. “Zehretme hayatı bana cananım” sözleriyle başlayan bu şarkı, dostu Suzan Güven’in sesinden “Bursalı Zeki Müren’in acem-kürdü şarkısı…” anonsuyla ilk kez İstanbul Radyosu’ndan duyulduğunda yıl 1949 idi.

Radyo programlarına başlayan Zeki Müren beste çalışmalarını sürdürdü. 1950 yılında İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Süsleme Bölümü’nden 1954 de mezun olduktan 11 yıl sonra kumaş desenlerinden ve serbest işlerden oluşan bir sergi açtı. 1974 ‘de aynı desenleri gazino sahnelerine taşımıştı. Kendi desenleriyle elbiselerine isimler vererek öyküler kattı. Neredeyse her şarkısında sahne dekoru ve giysi değiştirerek sahne almaktaydı. Ay’da Yürüyen Prens, Kalbimi Ellerinde Tut, Susamış İstiridye kostümlerine verdiği isimlerdendir. Ayrıca bu hususta “Ben süslü smokinleri piyanist Liberace’den, renkli gömlekleri de Elvis Presley’den önce giydim.” diyerek kimseye öykünmediğini vurgulamaktaydı.

1950 sonbaharında İstanbul Radyosu tarafından yapılan stajyer sanatçı sınavını kazanan Müren henüz 19 yaşındayken bini aşkın şarkıyı ezbere biliyordu. 1 Ocak 1951 akşamı Perihan Sözeri rahatsızlanınca radyoda konsere onun yerine Zeki Müren çıktı. Böylece hayatını değiştirecek fırsatı yakalamış oldu. Besteci ve söz yazarı Refik Fersan’ın teklifiyle Perihan Sözeri yerine 45 dakika boyunca söylediği şarkıları tüm radyo dinleyicileriyle birlikte ünlü isimler de dinledi. Hamiyet Yüceses konser sonrasında gelen tebrik telefonlarında birini sahibiydi.

İlk plakları Sahibinin Sesi firmasından çıktı. Sonra Garfson Plak‘dan. Ünü sınırları aştı. 1991’de Devlet Sanatçısı unvanını aldı. 1955’de Manolyam adlı şarkısıyla Türkiye’de ilk kez verilen Altın Plak Ödülü’nü aldı. Yeşilçam’da görev aldığı filmlerde ses dublajı kullanmayan ilk sanatçı yine o oldu. Kendi ses kaydını kendisi yapan sanatçı 19 filmde oynadı, senaryo yadı, film müzikleri yaptı.

Kalp rahatsızlığı ve şeker hastalığı sebebiyle hayatının son yıllarını gözlerden uzak yaşayan sanatçı Bodrum’daki evinde inzivaya çekildi. Sanat hayatı boyunca hayırsever bir tutum sergiledi. Aldığı binlerce hayran mektuplarından ondan yardım, bağış ve destek istenmekteydi. Eğitim amaçlı sivil toplum kuruluşlarına ve askeri vakıflara düzenli bağışlar yapıyordu. Nitekim 1996’da gördüğü bir rüyadan etkilenerek tüm mal varlığını TEV-Türk Eğitim Vakfı’na ve TSK Mehmetçik Vakfı’na bıraktı.

24 Eylül 1996’da TRT İzmir Televizyonu’ndaki çekimde geçirdiği kalp krizi sonucunda 64 yaşındayken hayata gözlerini yumdu. Büyük bir katılımla gerçekleşen cenazesi vasiyeti üzerine Emir Sultan Kabristanı’nda babasının yanına defnedildi.

Balkan göçmeni bir ailenin mensubu Sanat Güneşi Zeki Müren, bu günlerde bir sergiyle buluşuyor sevenleriyle…

Bursa Kent Müzesi kuruluşunun 20.yılını şerefine şehrin yetiştirdiği en önemli sanatçılardan bir olan Zeki Müren’i ağırlıyor, onun sanat hayatını anlatıyor. Sahne kıyafetleri, gözlükleri, ayakkabıları, piyanosu, plakları ve birçok kişisel eşyasıyla… El yazısından besteleri, mektupları, notlarıyla… Fatma Girik’ten Ajda Pekkan’a, Cüneyt Arkın’dan Müzeyyen Senar’a kadar birçok sanatçıyla çekilmiş hatıra fotoğraflarıyla…

Sahneye ilk kez renkli ışık getiren, dekor kurduran, kordonlu telefon kullanan sanatçı olan Zeki Müren sahneye çıkmadan önce garsonlar servisi bitirirdi. Sahnesi esnasında çatal bıçak sesi duyulmaması yönünde anons geçilen Zeki Müren seyirciye olan saygısından onlara asla arkasını dönmez sahneden ayrılacağı zaman dahi geri geri çıkmayı tercih ederdi. Biz de ona ve sanatına olan saygının tezahürü olarak Elbet Bir Gün Buluşacağız adıyla yıl boyunca açık olacak sergiyi Bir Balkan Esintisi Ailesi olarak ziyaret ederek fotoğrafladık.

Sergiyi ilgilisiyle buluşturan paydaşlar; Bursa Büyükşehir Belediyesi’ne, Türk Eğitim Vakfı’na, Mehmetçik Vakfı’na, Bursa Müze’ye ve Bursa Kültür Sanat’a teşekkür ederiz.

Not: İçerik metnimizden sergi materyallerinden faydalanılmıştır.

Bizden Haberdar Olun!

Benzer Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Fill out this field
Fill out this field
Lütfen geçerli bir e-posta adresi yazın.
You need to agree with the terms to proceed