Kosova GeziYaşam

0

Prizrenli Şükran ve Seza Celina

Türkiye Yazarlar Birliği Sakarya Şubesinin düzenlediği Yaşayan İyilik Padişahları adlı programının 3.bölümünün konusu ömürlerini Türkçeye adayan Prizrenli çift Şükran – Seza Celina idi. Balkan sevdalısı Fahri Tuna’nın konuşan, bir Balkan göçmeni olan Kadir Korkut ‘un konuşturan olduğu programı Bir Balkan Esintisi Ailesi olarak keyifle dinledik ve izledik. tyb sakarya/instagram/ sayfası 26.12.2023 tarihli kaydıyla programda paylaşılanlar hem daha geniş kitlelere ulaşsın diye hem de kalıcı olsun diye deşifre ederek okurlarımıza ulaştırmayı faydalı bulduk. Yayına emek verenlere teşekkürü ederiz.

Fahri Abi; senin soyadın Tuna. Ondan mıdır bilinmez, gerçek bir Balkan sevdalısısın bana göre. Ben de Makedonya Kocacık kökenliyim biliyorsun. Köken olarak Balkanlarla bir bağın var mı senin?                                                                                                                                                                      

Yok Kadir. Kökenimiz iki buçuk asırdır Adapazarı, öncesinde iki buçuk asır Bilecik, üç asır da Maraş, öncesi Horasan. Karakeçililerin Softalı boyunun Okçu kolundanız biz. Köyümüzün adı Okçular. İzmit’te, Bolu’da, Niğde’de, Erzincan’da, hatta Bulgaristan Şumnu’da da var Okçular. Bir Yörük boyu bizimki. Balkanlarla genetik bir bağımız yok. 1942’de soyadı uygulaması sırasında, bakmış ki memur köyü kuran Okçu Ailesi. Herkese Okçu soyadını vermemek için, kimimizi Okçu, kimimizi Tuna, kimimizi Tunca yapmış. Soyadımdan memnunum. Genetik olarak Balkanlı olmasam da ruhen bir Balkan sevdalısıyım dediğin gibi.

Bu Balkan sevdan nerden kaynaklanıyor öyleyse Fahri Abi?                                                                                                                                                                       

Biz 980 öncesinin MTTB lileriyiz. Bize Akıncı derlerdi. Yahya Kemal’in Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik / Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik şiiriyle büyüdük. Biz Büyük Doğu’da büyüdük. Fütühat ruhuyla. Kendimizi akıncı olarak tanımlardık. Kırk beş – elli sene öncesinden söz ediyorum. Ve her akıncı gibi ben de bir gün Balkanları geri almak rüyasıyla büyüdüm. Balkanlar benim gençlik rüyamdır yani. Gençlik sevdam diyelim.  

İlk ne zaman çıktın Balkanlar’a ve ilk izlenimin ne oldu?                                                                                                                                                                      

2002 Ağustosunda. Struga Şiir Akşamları vesilesiyle. Dönemin Sapanca Kaymakamı Hasan Duruer ve dönemin Sapanca Belediye Başkanı İbrahim Uslu ile beraber. İpsala’dan girdik, Gümülcine, İskeçe Kavala, Selanik, Vodina, Manastır, Resne, Ohri, Struga, Kocacık, Gostivar, Kalkandelen, Üsküp’e kadar. Balkan Türklerinde ilk dikkatimi çeken unsur, buram buram Türkiye sevgisi idi. Bizden daha Anadolulular. Daha saf ve temizler bir kere. Bayrak ve vatan sevgisi çok üst seviyede. Ve daha dindar, daha samimi Müslümanlar.

Balkanlara sık sık gittiğini biliyoruz. Geçen yirmi bir senede kaç kere Rumeli seferine çıktın ağabey?  

Bir pasaport yetmedi. İkincisi de yarı yarıya doldu. Üşenmedim saydım, tam altmış bir kere gitmişim. Yirmi iki ay süren, Edirne Valisi Hasan Duruer’in özel Balkan danışmanlığı görevim sırasında otuz yedi kere girip otuz yedi kare çıkmışım. Akraba gibi olmuştum oradaki yazar çizer sanatçılarla. Okul ve dernek yöneticileriyle. Her seferim ortalama bir hafta sürüyordu. Balkan Türküsü adlı dergi de çıkarttık, sekiz sayı. Sadece Balkanlarda Türk şair ve yazarların yazdığı.

Peki bu akşamın konusu olan Şükran ve Seza Celina çiftini ne zaman ve ne vesileyle tanıdın?

2010 yılı baharında SAÜ Vakfı Koleji, Kosova’daki Türkçe öğretmenlerini ağırlamıştı bir hafta süreyle. Benden de rica ettiler, bu yöreyi çok iyi biliyorsun, misafirlerimizi bir gün Alifuatpaşa, Geyve, Taraklı’yı sen gezdirebilir misin? diye. Memnuniyetle dedim. Hatırladığım, on beş kadar Türkçe öğretmeniydi. Gün boyu işte, Sakarya Nehri kıyında çay içip Necip Fazıl’ın Sakarya Türküsü şiirini okuduk, Geyve Sarıgazi köyünde Ahmet Kutsi Tecer’in Orda bir köy var uzakta / Gitmesekte görmesekte o köy bizim köyümüzdür şiirini yazdığı evi ziyaret ettik, Belediye Başkanı Tacettin Özkaraman ile birlikte, onları, Taraklı’nın buram buram Türk mimarisiyle bezeli tarihi evlerini sokaklarını gezdirdik, meşhur yalazalarından yani doğaçlama tiyatrolarından örnekler sergiledik. Akşam saatlerinde de döndük. Günün sonunda samimi, akraba gibi olmuştuk hemen hepsiyle. O gezideki öğretmenlerden bazıları benim telefonumu alıp kaydettiler. Onlardan birisi de Prizrenli Şükran Celina’ydı. Şükran Ablam. Şükran ablam o gezinin bana hediyesidir işte.

Seza eniştenizle tanışmanız?                                                                                                                                                                      

O yaz ben Balkanlara bir otobüs dolusu kişiye bir kültür gezisi düzenlemiştim. Kırk küsur kişi. Bulgaristan, Makedonya, Kosova’yı kapsayan. Facebook’tan Şükran Hoca’ya da haber verdim gelişimizi. Prizren’e ulaştığımızda eşi Seza Öğretmenle birlikte karşıladı, ağırladı bizi. O geziden sonra artık Şükran Celina bizim evin ablası, Seza Celina da bizim evin eniştesi oldular. Hem benim hem eşim Gülseren’in. Muzaffer Halamdan, Ramis Eniştemden ayırmayız. Bu kadar yani. Bu kadar, bunca, böyle yani.

Biraz Kosova hakkında bilgilendirsen bizi?                                                                                                                                                                      

1991’de dağılan Yugoslavya’dan geriye altı ülke kaldı bugün: Sırbistan, Hırvatistan, Bosna-Hersek, Kuzey Makedonya, Kosova ve Slovenya. En son 2008’de Kosova, Sırbistan’dan ayrılarak bağımsızlığını ilan etti. Yaklaşık 1 milyon 800 bin nüfuslu bir ülke. Müslüman Arnavut ağırlıklı bir devlet. Son nüfus sayımında, Kosova’da ben Türk’üm diyen sayısı sadece 17.777. Yani ülkenin yüzde 1’i. Başkenti, yaklaşık altı yüz bin nüfuslu Priştina. Prizren, İpek, Mitrovica, Gilan önemli şehirleri. Bizim için önemi, Kosova Meydan Muharebesinin kazandığı gün şehit edilen Sultan Murat Hüdavendigâr’ın türbesinin orada olması, bir. İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Âkif’in Kosova İpekli olması, iki. Osmanlı’ya tarih boyunca kâtip ve şair yetiştiren bir bölge olması, üç.

Ya Prizren, Prizren’in önemi bizim için?                                                                                                                                                                     

Ülkenin güneyinde yüz on bin nüfuslu bir şehir Prizren. Bin yıl kadar önce, taaa Kazakistan’ın Türkistan şehrinden, Hoca Ahmed Yesevi’nin ocağından tütmeye başlayan kutlu Türkçemizin, batıda, en batıda konuşulduğu son şehirdir Prizren. Şimdi değil, Sultan Murat’ın fethettiği 1387’den beri, altı buçuk asırdır. Başta Suzi Çelebi olmak üzere Divan Edebiyatımıza, tam yirmi iki şair armağan etmiş bir şehir Prizren. Hatta bir söz vardır orada, Prizren’de bir çocuk doğduğunda, adından önce mahlası verilir şeklinde. Doğrudur. Bugün dahi, Balkanlarda, yaşayan ve Türkçe yazan en iyi on şairin, belki yarısı Prizenlidir. Balkan Türküsü dergisi genel yayın yönetmenliği yaptığım için, şahidim buna. Nüfusun en fazla yüzde 10’u Türk’tür, o şehirde halbuki. Ama her Prizrenli Türkçe bilir. Yirmi beş senedir şair Zeynel Beksaç’ın yayımladığı Türkçem Dergisi, Rumeli’de dilimizi bir kale gibi koruyan çok önemli bir kaynaktır. Bir de 18 km mesafede Prizren’e bağlı altı bin nüfuslu Mamuşa var. Orası da Türkçenin en önemli merkezlerindendir. Mamuşa’dan yetişen birçok şair, yazar, romancı vardır. Özetle evlerinde, sokaklarında, gönüllerinde Türkçe’nin konuşulduğu Balkanlar’daki en uç şehir Prizren’dir.

 

Peki Celinaları Yaşayan İyilik Padişahı yapan özellikleri neler Fahri Abi?                                                                                                                                                                      

Üç çok önemli özelliği var bu çiftin: Biri 32 sene, diğeri 45 sene, ömürlerini Türkçe öğretmeye adamaları. İkinci olarak, ikinci evlerini Türkiye’den gelenlere ücretsiz olarak vakfetmeleri. Üç, Türkiye’den gelenlere sofralarını açıp nefis Prizren yemeklerini ikram etmeleri. Çok cömert, çok misafirperver, çok sevecen, çok iyi kalpli bir çift olmaları.

Biraz daha açacak olursak?                                                                                                                                                                      

Biliyorsun Kadir, ben Güneydoğu’da da çok bulundum, Van, Muş, Bitlis’te de. Doğu ve Güneydoğu insanı, hâlâ, inanılmaz misafirperverdir. Hele de Mardin ve Vanlılar. Biz Batılıların, onların yanında esamimiz bile okunmaz. Onlarla yarışabilecek iki şehir biliyorum ben: Gostivar ve Prizren. Hele de Prizren. Ve ona bağlı Mamuşa. Bu vesile ile Prizrenli Şükran Celina ablamla Seza Eniştemin, Mamuşalı Nihat Hoşseven Abimle eşi Resmiye Ablamın ellerinden öpüyorum. Çok böreklerini, çok Şar peynirlerini, Şar reçellerini, pitaykalarını, tatlılarını yedim onların. Haklarını ödeyemem.

Türkçe ve misafirperverlik diyorsun abi?                                                                                                                                                                      

Evet. Her iki öğretmenimiz de ömürlerini Türkçeye vakfetmiş birileridir. Emekli olmadan, ikisinin okuluna da gittim, gördüm. Şükran Abla, öz anneleri gibi ilgili ve coşkuluydu öğrencileriyle. Bu sevginin Türkçe olarak geçmemesi mümkün mü öğrencilere. Seza Enişte de öyle. Eşinden fazla da eksik değildi. Ve misafirperverlikleri dillere destandır onların.

 

Örnek rica etsem?                                                                                                                                                                    

Hangisini anlatsam bilmem ki. O kadar çok ki. TYB Genel Merkez yönetimini, D. Mehmet Doğan, İ. Ulvi Yavuz, Bekir Soysal, M. Enes Kala, Cihat Zafer’i, sekiz kişiyi bir sabah onların sofrasına kahvaltıya götürdüğümü mü anlatsam, Mahşerin Beş Yayanı grubu olarak Necmettin Çetin, Bilal Balıklıkaya, Erdal Mert, ben, Üftade Kurnaz, vesaire… Yedi kişi nefis reçellerle, peynirlerle donatılmış sofralarına konuk olduğumuzu mu? Hangi birini anlatayım. Sadece biz mi? Türkiye’den, bizim gibi onlarca, yüzlerce tanıdıklarına. Ve her zaman… En büyük problemimiz de şudur, onlarla: Prizren’e gittiniz mi, onlarda kalacaksınız. Yoksa darılırlar. Gönül bırakırlar. Diğer yandan, Prizren Üniversitesi’ne misafir öğretim üyesi olarak, üç aylığına mı gittiniz. Hiç yer, ev bark aramayın. Şükran – Seza Celina çifti, dayalı döşeli ikinci evlerini, size açarlar. Hem de tek kuruş para almadan. Hiç boşuna ısrar etmeyin, ödeyemezsiniz. Üstelik softalarındaki her yemekten de size getirirler. Böyle güzel, böyle örnek, böyle cennetlik insanlardır onlar. Allah sayılarını artırsın.

Fahri Abi, küresel güçlerin dünyayı esir aldığı, her şeyin çıkar ve menfaat olduğu bir dünyada, yüreğimize su serptin anlattıklarınla. Ben de çok merak ettim bu çifti. Ve babası dedesi Balkan kökenli biri olarak de gurur duydum hemşerilerimle. Bundan böyle benim de ablam-eniştem oldular artık onlar. Bütün Adapazarı’nın, bütün Türkiye’nin ablaları ve enişteleri. Bitirirken bu çiftle ilgili son söyleyeceklerin?

Evet, yaşayan iyilik padişahlarımızın Prizrenli olanları onlar. Karı koca padişahlar. Seza Eniştemin gözünde bir problem var. Şifalar diliyorum o güzel kalpli adama. Ve ablam da gözü gibi bakıyor ona, biliyorum. Tez zamanda biz de bekliyoruz onları. Misafire etmek için. Teşekkür etmek. Bu vesile ile Türkçeyi yaşayan ve yaşatanlara selâm olsun diyorum. Bütün isimsiz kahramanlara. Ve gönül kapılarını Türkiye’ye açan, hem evlerini hem sofralarını Türklere açan Şükran Abla ve Seza Enişteme, Türkiye’m, memleketim adına, sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. İyi ki tanımışız onları. Ve iyi ki varlar. Buradan Sinan Paşa’ya, Akdere’ye, Şadırvan’a, kaşarlı çüfteye, Suzi Çelebi’ye, rengârenk pidaykalara, Şar peynirlerine, Şar reçellerine, doyumsuz lezzetteki tulumba tatlılarına, teççeye (tekkeye, Abidin Şehu’ya), Şair Zeynel Beksaç ve Şair Taner Güçlütürk’e, Akademi Rumeli’den öğrencilerime… yüzlerce binlerce selâm gönderiyorum.

 

 

Bizden Haberdar Olun!

Benzer Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Fill out this field
Fill out this field
Lütfen geçerli bir e-posta adresi yazın.
You need to agree with the terms to proceed