Gürül gürül akan köy çeşmeleri…
Genellikle yol kenarlarında herkesin yararlanması için inşa edilirler.
Adını Farsça kökenli ‘gözyaşı’ anlamına gelen ‘çeşm’ kelimesinden alırken geçmişten geleceğe biteviye akar dururlar.
Osmanlı yerleşim yerlerinin önemli ögelerindendir çeşmeler. Her mahallede en az bir çeşmenin bulunmasında hassas davranılırken belirleyici unsurlardandır. Mahalle dokusunun oluşumuna katkı sunan temel ögelerden olan çeşmeler bazen bir duvarın yüzeyine bazen de iki sokağın kesiştiği noktaya konumlanırlar.
Çoğunun büyük bir bölümünü su haznesinden oluşur. Taş, mermer, tuğla, kiremit, alçı, harç, ahşap, kerpiç, kurşun ve demir yapı malzemeleriyle inşa edilen çeşmelerin günümüzdeki yapı elemanları daha çok demir, paslanmaz çelik, pirinç ve çeşitli metallerdir. Tüm bunların yanında bir de kulplu ve kulpsuz kullanımı söz konusudur. Örneğin; kırda inşa edilen ve ‘çoban çeşmesi’ olarak adlandırılanda kulp bulunmaz.
Yerleşim alanlarından uzakta, gelen geçen yolcuların, çobanların ve hayvanların su içebilmeleri için yapılan çoban çeşmeleri Anadolu köylerinin adeta simgesidir. Birçok olaya, efsaneleşmiş sevda hikâyelerine, halk ezgilerine ve şiirlerine konu olan çeşmelerde durmaksızın akan suyun biriktiği iki bölüm bulunur. Akan suyun bir kısmının depolanması için oluşturulan hazne ile hayvanların su içmesine olanak sunan ve ‘yalak’ olarak isimlendirilen bölümlerdir bunlar. Bazı çeşmelerde her ikisi de bulunur bazısındaysa sadece biri. Su haznesi ister tek olsun ister çift Faruk Nafiz Çamlıbel’in ‘Çoban Çeşmesi’ adlı şiirini akla getirdiğiyse muhakkaktır.
‘Derinden derine ırmaklar ağlar,
Uzaktan uzağa çoban çeşmesi,
Ey suyun sesinden anlıyan bağlar,
Ne söyler şu dağa çoban çeşmesi.
Göynünü Şirin’in aşkı sarınca
Yol almış hayatın ufuklarınca,
O hızla dağları Ferhat yarınca
Başlamış akmağa çoban çeşmesi…
O zaman başından aşkındı derdi,
Mermeri oyardı, taşı delerdi.
Kaç yanık yolcuya soğuk su verdi.
Değdi kaç dudağa çoban çeşmesi.
Vefasız Aslı’ya yol gösteren bu,
Kerem’in sazına cevap veren bu,
Kuruyan gözlere yaş gönderen bu…
Sızmadı toprağa çoban çeşmesi.
Leyla gelin oldu, Mecnun mezarda,
Bir susuz yolcu yok şimdi dağlarda,
Ateşten kızaran bir gül arar da,
Gezer bağdan bağa çoban çeşmesi,
Ne şair yaş döker, ne aşık ağlar,
Tarihe karıştı eski sevdalar.
Beyhude seslenir, beyhude çağlar,
Bir sola, bir sağa çoban çeşmesi’
İçerik görselimizdeki çeşmenin adresi Kuzey Makedonya’nın Kocacık Köyü. Osmanlı döneminden beri durmaksızın akan çeşmeye ‘Bataklık Çeşmesi (Blato)’ denilmekte. Yazın serin kışın ılık akan su hava koşulları nedeniyle her yer donsa bile akmaya devam etmekte. Nitekim 1 Aralık 2024’de Kocacık’ta lapa lapa yağan kara rağmen çeşmenin biteviye aktığını görmekteyiz fotoğrafta.
Not: İçerik görseli için Caner Sezair’e teşekkür ederiz.









