KitapKuzey Makedonya Gezi

0

Ece Karaca: ‘Bazen bir kitabın sayfaları hiç ummadığımız kapıları aralar.’

Bazen bir kitabın sayfaları hiç ummadığımız kapıları aralar. Benim için o kapı 16 Ekim sabahı Sabiha Gökçen Havalimanı’nda bir İstanbul- Kuzey Makedonya uçağına açıldı. Edebiyat öğrencisi olduğum için hayatım hep kitapların arasında geçiyor ama o gün gerçekten bir hikâyenin içine adım atmış gibiydim.

16 Ekim 2025 sabahı hayatımın ilk yurtdışı yolculuğuna çıkarken valizimden çok kalbim ağırdı. İçinde; heyecan, merak ve çocukça bir tedirginlik vardı. Kuzey Makedonya’ya gidiyordum. Üsküp Kitap Kulübü’nün davetiyle. Gostivar’daki ADEKSAM Derneği yurdunda kalan Türk kız öğrencileriyle Agatha Christie’nin ünlü romanı ‘Doğu Ekspresinde Cinayet’ üzerine bir sohbet gerçekleştirecektik.

Yol boyunca düşündüm: bir romanın, bambaşka şehirlerde, bambaşka yaşamlarda bile nasıl aynı sevinci uyandırabildiğini. Belki de edebiyatın büyüsü tam da buradaydı. İnsanları, dilleri, sınırları aşabilmesindeydi. Necla Dursun’un moderatörlüğünü yaptığı oturumda öğrencilerle buluştuk. Vardığımızda içimdeki tedirginliğin yerini Gostivar’ın buz gibi soğuğunda bile içimizi ısıtan sıcak karşılaması aldı. Hepimizin gözlerinden heyecan ve merak akarken kalplerimizdeki edebiyat sevgisi bizi bir masada buluşturmuştu.

Konuşmamız boyunca Agatha Christie’nin hikâyesi bir cinayetin ötesine geçti. Her birimiz kendi ‘tren yolculuğumuzdan’ bahsettik. Hayat yolculuğumuzu, korkularımızı, mutluluklarımızı birbirimizle paylaştık. Kuzey Makedonya’da yaşayan kız öğrencilerin içtenliği, samimiyeti ve öğrenme tutkusu bana büyük bir umut verdi.

Bu özel günün bir diğer unutulmaz yanı ise Yekta Kopan ile tanışmak ve onunla yolculuk etmek oldu. Türkiye’de daha çok sesiyle, karakterlere hayat veren bir sanatçı olarak tanıdığım Yekta Bey’i orada, yazar kimliğiyle görmek çok etkileyiciydi. Sohbetimiz esnasında kendisi; hikâyelerin insanı nasıl dönüştürdüğünden ve kitap kulüplerinin öneminden bahsetti. Onun cümleleri sohbetimizi şenlendirdi ve hepimize yeni bakış açıları kazandırdı. Hava buz gibi soğuktu belki de ama biz cümlelerimizle birbirimizin kalplerini ısıtmayı başardık.

Ertesi gün ise tek başıma Üsküp’ü gezme şansım oldu. Bu güzel şehir beni hemen sarıp sarmaladı. Tarih kokan taş sokaklar, köprülerin altından akan Vardar’ın sesi, uzaktan gelen ezan sesine karışan kilise çanları… Bu çok sesli ve renkli şehrin her köşesinde bir hikâye vardı. Ve ben o gün toplam attığım 20.000 adım attım. Bazen pazarda baharat satanların hikayelerine bazen de Kuzey Makedonya için savaşanların hikayelerine karıştım. Belki de ben o iki gün boyunca, ilk defa bir hikâyenin içinde yaşadım. Sadece Agatha Christie’nin değil, kendi hikâyemin de. İlk defa bir ülke sınırını geçtim. İlk defa bir başka gökyüzünün altında gezdim, dolaştım. Her şey tanıdıktı ama aynı zamanda bambaşkaydı: öğrencilerin gülüşleri, ellerimde tuttuğum kitabın sayfaları, paylaşılan heyecan…

Her bir anısıyla Üsküp benim için özel bir yer oldu. Orada öğrendim ki; kitaplar sadece sayfalar arasında değil insanlar arasında da köprü kuruyor. Bu yolculuk bana sadece bir ülke ya da bir roman kazandırmadı. İçimde uzun zamandır sessizce duran bir şeyi de uyandırdı: tanışma ve gezme isteğini. Belki de bundan sonra çok fazla kişiyle tanışacak ve çok fazla ülke gezecektim ancak eminim ki hiçbiri Gostivar’da soğuk bir sonbahar gününde tanıdığım kızların ve Üsküp’ün multikültürel havasının yerini almayacak. Şimdi bu mektubu yazarken o anları yeniden yaşıyorum. Üsküp’ün akşam ışıkları gözümde, kulaklarımda Vardar’ın sesi, kalbimde o günlerin sıcaklığı…

Bir gün yine aynı hikâyede buluşmak üzere. Sevgiler,

Ece Karaca – Ekim 2025 – İstanbul

 

Bizden Haberdar Olun!

Benzer Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Fill out this field
Fill out this field
Lütfen geçerli bir e-posta adresi yazın.
You need to agree with the terms to proceed