

Bu anlamlı günde TYB-Türkiye Yazarlar Birliği Sakarya Şubesi tarafından düzenlenen ‘Sakarya Gençliği Yazarlarını Okuyor’ etkinliğinin dördüncü etabı gerçekleştirildi. Gençlerin edebiyata olan ilgisini pekiştiren etkinlikte yazarlarla kurulan güçlü bağ genç yüreklerde karşılık buldu.

Program kapsamında okunan eserlerden biri de Necla Dursun’un ‘Roman ve Coğrafya – Edebiyat ile Balkanları Okumak’ adlı kitabı oldu.

Sakarya Figen Sakallıoğlu Anadolu Lisesi öğrencisi Neva Güngör ‘Roman ve Coğrafya’ yı okuyarak kaleme aldığı yazısının sunumunu Sakarya Öğretmenevi sahnesinde seslendirdi.





Merhaba Değerli Konuklarımız,
Ben Neva Güngör. Figen Sakallıoğlu Anadolu Lisesinde okuyorum ve bugün sizlere ‘Sakarya Gençliği Yazarlarını Okuyor’ etkinliği kapsamında okuduğum Necla Dursun’un ‘Roman ve Coğrafya’ adlı eserini anlatmak istiyorum.
Kitap hakkında konuşmaya geçmeden önce Necla Hanım’dan bahsedeceğim sizlere. Necla Dursun 29 Ekim 1976’da Sakarya’da dünyaya gelmiş. Eğitim hayatı da aynı şehirde devam etmiş. Yüksek Lisansını Marmara Üniversitesi Soysal Bilimler Fakültesi Yerel Yönetimler Ana Bilim Dalı’nda ‘Kuzguncuk Semti Tarihini İnsandan Okumak; Bir Seçki ile Şahsiyetler’ adlı teziyle tamamlamış. Günümüzde Kitaphaber’in hem yazarı hem de sinema ve tiyatro editörüdür. Kitaphaber dergisi ve Kitaphaber web sitesinde yayın kurulunda olup aynı platformun İstanbul Okuma grubunun koordinatörlüğünü yürütmektedir. Yazarportal sitesinde ‘Hayata dair’ isimli bir yazı köşesine sahiptir. Bunların yanı sıra her ay Şehir ve Kültür Dergisi’nde yazıları yayımlanırken düzensiz aralıklarla Patika, Yedi İklim, Daima Edebiyat gibi dergilerde de yazıları yayımlanmaktadır. Kosova’da Türkçem, Kuzey Makedonya’da Köprü dergilerinde yazıları yayınlanmıştır. Necla Dursun-Bir Balkan Esintisi adlı web sitesinin sahibidir ve aktif paylaşımlar yapmaktadır. Ayrıca Üsküp Kitap Kulübü’nün kurucusudur ve her ay Kuzey Makedonya’ya giderek kulüp toplantılarını gerçekleştirmektedir.
Roman ve Coğrafya’nın önsözünde ‘Büyük şehirlerde yaşamanın en zor yönlerinden biri sabahları işe yetişme telaşıdır’ diye söze başlıyor Necla Dursun. Gerçekten de bu koşturmalı hayatımızda bir yerlere yetişmek için telaşlanırken etrafımıza, coğrafyamıza, çevremizdeki birbirinden farklı insanlara ve onların kişiliklerine ne kadar dikkat ediyoruz?
Necla Hanım ise bu ayrıntılara inceliklere dikkat etmiş ve çevresini gözlemlemiş. Önsözdeki ‘Deniz, martı, gökyüzü, kız kulesi, iyot ve simit kokusu dolu sabahların deniz motoruyla geçen kısmında yolculardan biri dikkatimi çekmişti.’ ifadesi bence bu durumu şairane bir şekilde açıklıyor. Biraz önce yaptığım alıntıda bahsettiğim bu samimi anlatımlı anı okurken hoşuma gitti. Bu nedenle siz değerli konuklarımızla da paylaşmak istiyorum.
Deniz motorundaki o yolcunun Necla Hanım’ın dikkatini çekmesinin nedeni; saman kağıdıyla sardığı (belki de sakladığı) bir kitabı okuması olmuş. Necla Hanım da bu durumun nedenini merak etmiş ve muhatabına sormuş. Aldığı cevap; ‘Roman okuyorum ve kapakların saklı olması beni özgür hissettiriyor.’ olmuş.
Peki sizce niye insan okuduğu kitabı saklar? Saklama eylemi doğuştan mı gelir yoksa öğrenilmiş midir? Bu anıyı okuduğumdan geçen bu sorular oldu. Necla Dursun da bu saklayışın amacını ve bu gösterişli çağda bir şeyleri saklamanın bir karşıt duruş olup olmadığını sorgulamış sonraki cümlelerinde. Benim için de bu cümleler farklı bir bakış açısı oluşturdu. Ayrıca bu olay Necla Hanım’a romanları hatırlatmış. Çünkü o dönemlerde bir kurumda memur olarak çalışmaktaymış ve biyografi alanında okumalar yapıyormuş. Bu okumalar onun ufkunu genişletse de biyografisini okuduğu başarılı insanlar gibi kalıcı bir esere henüz sahip olamadığı için bu durum onu iyi hissettirmiyormuş. Ama burada sizlerin önüne çıkmama vesile olan eseri Roman ve Coğrafya bu durumu değiştirdi bence.
Sonraki bölümde roman ve romanın çeşitlerinden bahsetmiş kitabında. ‘Roman nedir?’ sorusu üzerine durmuş kitabının ilk sayfalarında. Bu arayışta başka yazarların romanı nasıl tanımladığını öğreniyoruz okur olarak. Bu da bizim ufkumuzu genişletiyor.
Sonrasında konusuna göre roman türlerinden bahsetmiş. Tarihsel roman, serüven romanı, yığın romanı, yaşamöyküsel-biyografik roman, politik roman, belgesel roman, polisiye ve casusluk romanı, romantik coşucu roman ve gerçekçi roman gibi roman çeşitlerinin açıklamalarını yaparak örneklendirmiş. Bu sayfalardaki örneklerden Necla Hanım’ın okuyucu tarafıyla tanışma fırsatımız oluyor.
Sonrasında; roman ve kültür, dil, anlatım, insan, duygu, coğrafya gibi konular ile devam ediyor eser. Kültürdeki değişiklerin romanları etkilediği gibi romandaki değişiklilerin de özellikle genç okurlarla kültürü etkilediğini öğreniyoruz. Ve daha sonrasında yazarımız ‘Roman bir sanat olmaktan çok, bir kültür olayıdır.’ alıntısını yapmakta. İnsan düşüncesi bir mirasın mahsulüdür diyor Necla Dursun. Gerçekten de insanın zihnini ve düşünce yapısını çevresi oluşturur. Çevresinin düşünce yapısını da onlara miras kalan kültürleri oluşturur. İnsanlar kültürleri oluştururken dilini kullanır. Necla Hanım’a göre kültür; dil ile sözlü ve yazılı hale dönüşerek ölümsüzlük şerbetini yudumlamaktadır.
Dildeki deyimler, atasözleri, deyişler, bazı kelimelerin eş sesli olması o dilin edebi eserlerinde kullanılır ve bu konu dili kullananlarım kültüründe etkili olur. Bu olaya verebileceğim en iyi örnek okuduğum birden fazla dilde yazı yazan yazarların kitaplarını çevirmek yerine tekrardan yazmasıydı ki Necla Hanım da bir cümle sonra aynı konuya değinip ardından Kim Mehmeti’yi bu konuya örnek vermiş.
Edebiyatın bir türü olan roman ile ilgili Necla Hanım’dan bir alıntı daha yaparak bu konuyu sonlandırmak isterim; ‘Bir müzik işitildiğinde boşluğa dalıp gidilir. Bir koku duyulduğunda çok eski bir hatıra zihinde canlanabilir. Bir manzara görüldüğünde ilk gençlik hayallerinin kapısı gıcırdayabilir bir kitap okunduğundaysa “Başkarakter benim ruh ikizim mi acaba diye sorulabilir?’
Necla Dursun kavramlara yer verdiği bölümden sonra asıl konusu olan Balkanlar’a geçiş yapmakta kitabında. Balkan Edebiyatı ve Edebiyatı’nın yazarlarından bahsederek başlamış söz konusu bölüme. Bahsettiği yazarlardan en çok ilgimi Dritero Agolli çekti. Dikkatimi çekme nedeni genç yaşta yeteneğinin fark edilip edebiyata yönlendirilmesiydi. Burada kısıtlı zamanımız olduğu için onun hayatını anlatamıyorum ancak Roman ve Coğrafya’yı okursanız eğer bu konuda beni anlayacağınızı umuyorum. Ve bu konuda şunu da ilave etmek isterim ki; Necla Dursun’un yazarların biyografilerini bu kadar güzel yazmasını zamanında yaptığı biyografi okumalarına bağlıyorum.

Kitap Balkanların tarihinden, İvo Andriç’den ve onun Drina Köprüsü’nden ve Travnik Günlüğü isimli kitaplarıyla ilerlemiş. Buradan da bir alıntı yapmak istiyorum; ‘Bana hiç acımayın… Biz sıradan insanlar, yalnız bir sefer ölürüz. Ama büyük adamlar iki sefer ölürler. Birinci sefer bu dünyayı bırakıp göçtükleri, ikinci sefer de bıraktığı eserler yıkılıp kaybolduğu zaman.’
Bu sözler her ne kadar İvo Andriç için söylense de bence Atatürk için de geçerli bence. Atatürk’ün de eserlerinin arasında en değerlisi tam 102 sene önce bugün biz ve bizden sonraki kuşaklara emanet ettiği Cumhuriyet’tir. Bu özel günde 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda buraya gelerek beni dinlediğiniz için teşekkür ederim. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun.
Neva Güngör
Ekim 2025 – Adapazarı


Metnin sunumunu izlemek için tıklayınız:









