Kim Mehmeti’nin kaleminden çıkan “Üsküp Dilencileri” isimli kitap, Balkanlar’ın bir dönemine ışık tutulurken, eskilere gidilerek bilgiler vermektedir. Yoğunluklu olarak Osmanlı’nın Makedonya’dan çekildiği tarihler arka planda bulunmaktadır. Yani Balkan yaşlılarının “devlet zamanıydı” diye andıkları Osmanlı dönemi.
İlk sayfa 1990 yılına tarihlenmekte, ardından Tito ve Enver Hoca dönemlerinin olayları aktarılmaktatır. Sonrasındaysa Soğuk Savaş ve yeni dünya düzeninin hemen öncesinde Tito’nun ölümü ile ortaya çıkan sorunlarla karşı karşıya kalan halk.
Her ne kadar Balkanların siyasi ve toplumsal süreçleri anlatılsa da, yazarın tecrübesi ve bilgisi Balkanlar ile sınırlı değildir. Kitap geniş bir coğrafyadan bahsetmektedir. Örneğin Üsküp dilencilerinin coğrafi sınırlarını 31. sayfada şu şekilde belirtmiştir yazar: “Üsküp dilenci halkası güneyde Selanik ile Prag’a bağlanıp, doğuda Varna’ya değin uzanıyordu. Ardından İyon ve Adriyatik Denizi kıyıları boyunca gidip bugünkü Budva’ya kadar ulaşıyordu. Bu halka kuzeyde Podgoricia, Yeni Pazar ve Niş’e kadardı.”
Dilenciler, genellikle, toplumun hor görülen kesimidir. Ancak bu kitapta farklı bir misyonlarının olduğu anlatılmaktadır. Dilencilerin insanlar arasında neler olup bittiğini en güvenilir şekilde bildiren, hükümdarın habercileri olduğuna inanılmaktadır. Ya da bu durumun tam tersi olan, olacak kötü şeyler hakkında halka önceden bilgi verdiklerine. Kitabın temeli bu inanışa dayanıyor. Kurgu ise; bir dilenci kardeşliği düzeniyle Üsküp ve çevresinde yüzyıllar boyunca gerçekleşen gerçek olaylar üzerine ilerlemektedir. Eserdeki az sayıda karakter bulunmaktadır. Dulla, Süla, Fazile, Samimiye, Fatka başlıcalarıdır.
Dilencilerin ait olduğu böyle bir cemiyet var mı bilinmez. Ancak onlar gerçek hayatta daima vardı, var olmaya devam etmektedir. Köşe başlarında, cadde üstlerinde, çarşıda, pazarda… Düşünüyorum da, aslında bir anlamda hepimiz birer dilenciyiz. Kendi yöntemlerimizle dileniyoruz. Mesela; sosyal medyada paylaşım yaptıktan sonra beğeni almayı beklemek de dilenciliğin bir türü olarak tanımlanamaz mı? Veya “Bir dilenciyim, senden aşkı dilenen…” diyen şarkıdaki söz dinlemeyen deli gönlün sahibi dilenci midir?
Not :Mehmeti’ye ait “Kuyu” ve “Üsküp Dilencileri” kitaplarını Türkçeye Ece Dillioğlu tercüme etmiş. Aslına bakarsanız “tercüme” kelimesinden daha büyük bir iş çıkartılmış bana göre. Zor ve uzun cümleler oldukça başarılı çevrilmiş. Kendisini tebrik ediyoruz.
Üsküp Dilencileri
Kim MEHMETİ
Ketebe Yayınları
Çev: Ece Dillioğlu
184 sayfa