Emel Sayın sadece sesinin güzelliği ile değil hanımefendiliği ile de ünlü ve çok sevilen ses ve film sanatçılarından birisidir. Ailesi 1926 yılında Makedonya’dan göç etmiş. Fakat konumuz ne onun o sıra dışı sesi, ne sonraki jenerasyonlarda göremediğimiz o hanımefendiliği, ne de Makedonya göçmeni olması. Bu yazıma konuk olmasının sebebi 2007 yılında yaptığı Umre ziyaretinden sonra sarf ettiği sözler oldu.
Benim geçtiğimiz Kasım ayında yaptığım Kuzey Makedonya ve Suudi Arabistan seyahatlerimden sonra nedense aklıma o sözleri geldi. Kendisi bundan 17 yıl önce, 62 yaşında iken umreye gitmişti ve dönüşünde bir haber programında söylediğini hatırladığım ve ilginç bulduğum şu sözleri söylemişti: ‘Hayatım boyunca yaptığım en güzel şeyi yaptım. Çok huzurluyum. Her şey bana olağan üstü geldi. Bir defa her şeyden koptum, uzaklaştım. Hiçbir şey düşünmedim. Sadece orada ne gerekiyorsa onu yapmaya çalıştım. Oradaki tüm güzellikleri yaşadım. Galiba tüm yaşamımda yaptığım en doğru, en güzel şey. Ben, imkanı olan herkesin, bir kez mutlaka gitmesi gerekir diyorum. İşin manevi yönü çok zengin. Manevi dünyamı çok zenginleştiren bir ziyaret oldu. Bana bu konuda yol gösteren katkı sağlayan herkese çok teşekkür ederim. İnşallah tekrarı nasip olur. İyi ki gittim, iyi ki yaptım. Şu ana kadar yaşadığım süre boyunca cebime koyabildiğim bir 10 günüm var.’
Bu cümlelerin hepsi kayda değer. Fakat benim asıl değinmek istediğim, beni etkileyen ve altını çizmek istediğim cümleler; ‘Hayatım boyunca yaptığım en güzel şey’ ve ‘cebime koyduğum günler’ cümleleri oldu.
Son 1 ay içinde ben de 4 günlük bir umre ziyareti yaptım ve 24 yıl aradan sonra tekrar kutsal toprakları ziyaret ettim. Ben de bu 4 günü cebime koyduğum günlere dahil ettim. Fakat bunun öncesinde cebime koyduğum 2 günüm daha oldu. Çünkü umre ziyaretinden birkaç gün önce Kuzey Makedonya’ya gitmek nasip oldu. Orada geçen 2 günü de cebime koyduğum günlere dahil etmiştim.
‘Umreyi anladık da Kuzey Makedonya’da geçen 2 gün neden cepte?’ diye bir soru akla gelebilir. Bu yazımda anlatmak istediğim konu zaten bu 2 gün ile ilgili. Çünkü Kuzey Makedonya seyahatim hayatım boyunca yaptığım en güzel şeylerden biri oldu.
Her şey Üsküp Kitap Kulübü‘nün Bir Kitap Bir Dünya Kitap Okuma Etkinliğine davet edilmemle başladı. Bu etkinlik, Bir Balkan Esintisi web sitesinin yöneticisi ve Roman ve Coğrafya – Edebiyat İle Balkanları Okumak kitabının yazarı Necla Dursun ile Kuzey Makedonya’nın Gostivar şehrinde faaliyet gösteren ADEKSAM – Abdülhakim Hikmet Doğan Eğitim Kültür ve Sanat Merkezi ile birlikte planladıkları bir etkinlikti. Üsküp Kitap Kulübü bu merkezdeki öğrenciler tarafından kurulan bir kulüptü ve her ay yapılması planlanan bu etkinliğin ilkine konuk yazar olarak ben ve kitabımın çizimlerini yapan kızım Ayşe Naz ile birlikte davet ediliyordum.
Kendisi de aslen Makedonyalı olan yazar Necla Dursun, Kuzey Makedonya’da Türk kültürünün korunması ve Türkçe kullanımının gelişmesi için ülkemiz ve Kuzey Makedonya arasında mekik dokuyor, gönüllü ve özverili çalışmalar yaparak bu konuya yönelik etkinlikleri organize ederek uygulanmasını sağlamak için üstün bir çaba sarf ediyor. Makedonya çapında Türk eğitimini teşvik etme amacıyla kurulmuş olan ADEKSAM da, Makedonya’daki lise ve dengi okullardaki öğrencilerin eğitimine katkı sunarken uzaktan gelerek eğitim alanlara yurt imkan sağlıyor.
21 Kasım 2024 tarihinde Gostivar’da yaptığımız kitap okuma etkinliğinde öğrencilerle, kendilerine okumaları ve hazırlık yapmaları için daha önceden verilen Agatha Christie’nin On Kişiydiler kitabını değerlendirdik. Öğrenciler çok güzel hazırlıklar yapmışlar, kitabı ve yazarını bir çok yönden analize tabi tutmuşlardı. Yaptıkları sunumlar çok etkileyici idi. Etkileyici olması yazar ve kitabı hakkında verdikleri ilginç bilgilerin yanında Türkçeyi daha iyi konuşma ve geliştirme çabaları idi ve bu takdire şayan çabalar beni çok etkiledi.
Benim de, Hayalbaz ve Başarının Frekansı kitaplarımı tanıtıp imzaladığım ve gençlere, Tüm Zamanların En Süper Gücü: Hayal Gücü başlıklı ve yenilikçi düşüncenin önemine de değinen kısa ve interaktif bir seminer verdiğim bu etkinlik, kanaatimce çok verimli oldu. Öğrencilerden de bu yönde geri bildirimler almak beni ayrıca mutlu etti. Etkinlikte Hayalbaz kitabımdaki çizimleri yapan lise son sınıf öğrenicisi kızım Ayşe Naz Uçar’da kısa bir sunum yaparak hem On Kişiydiler kitabını değerlendirdi, hem de ilgi alanları, üniversiteye hazırlık çalışmaları ve ileriye yönelik hedefleri konusunda gençlerle paylaşımda bulundu. Türkiye’den gelen bir diğer öğrencimiz Elif Dursun da yaptığı sunumda On Kişiydiler kitabını değerlendirerek Agatha Christie’nin ilginç kişiliğinin, romanlarındaki hayal gücünün ve sıra dışı hayatının kendisini etkilediğine değindi. Geleceğe yönelik hedeflerine dair etkinlikteki öğrencilerle sohbet ederek paylaşımda bulundu.
Etkinlikten sonra Gostivar’ı gezme imkanı bulduk. ADEKSAM yetkililerinin gösterdikleri ilgi ve misafirperverlik bizi çok etkiledi. Kuzey Makedonya’daki Türk nüfusu toplam nüfusun sadece %3 ünü oluşturuyor. Bu nedenle Türk kültürüne ve Türkçeye katkı sağlayacak en ufak bir çabayı ve katkıyı çok değerli buluyorlar. Ertesi gün öğlen saatinde Üsküp’te MATUSİTEB-Makedonya Türk Sivil Toplum Teşkilatları Birliği’ni ziyaret edip sohbet etme imkanı bulduk.
Seyahatim süresince yapılan çalışmalarını öğrendikçe, orada olmaktan, bu güzel çalışmalara şahit olmaktan ve bu güzel insanları tanımaktan dolayı çok mutlu oldum. Böyle bir etkinliğe katılmak vesilesi ile Kuzey Makedonya’ya gelmiş olduğum için, Üsküp’ü ve Gostivar’ı gördüğüm için kendimi ayrıcalıklı hissettim. Buna vesile olanlara çok müteşekkirim. Bu arada TİKA-Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı tarafından yapılan çalışmalara şahit olmak da ayrı bir sevinç kaynağı oldu. Ayrıca, önceden bir Makedon komutanın ismini taşıyan fakat sonradan Cumhurbaşkanımızın da desteği ile ismi resmi olarak Mustafa Kemal Atatürk Lisesi olan Gostivar’daki liseyi gurur duyarak bize gezdiren Lise Müdürü Nuri Bey’in duyduğu gururu bizde duyduk. Cumhurbaşkanımızın liseyi ziyaret ettiği bilgisini verirken de müdür beyin ses tonunda aynı gururu görmek mümkündü. Türkiye onlar için çok önemliydi. O kadar ki, ülkemizdeki olumlu ya da olumsuz her gelişme onlar için hayati önem taşıyordu.
İkinci gün, geri kalan zamanda gece yarısına kadar, Üsküp’ü gezme imkanı bulduk. Fatih Sultan Mehmet zamanında tamamlanan ve Üsküp’ün en önemli simgesi olma özelliğini koruyan Taş Köprü’nün üzerinde Vardar Nehri’nin güzelliğini seyrederek yürümek çok özeldi. Köprünün bir tarafında tarihi yapı korunmuş. Türk Çarşısı olarak anılan bu tarafta Osmanlının izlerini sıklıkla görmek mümkün. Çok sayıdaki tarihi caminin yanı sıra tarihi hamam ve han görmek de ilginçti. Çarşı ise bize Anadolu’da bir yerde olduğumuzu hissettirdi. Köprünün diğer tarafıysa; çok geniş meydanları, ışıltılı, büyük ve modern yapıları, devasa heykel ve anıtları ile bizi bambaşka bir yerde hissettirdi.
Kuzey Makedonya ertesi sabah bizi Üsküp Hava Limanı’ndan kar yağışı ile uğurladı. Tez zamanda tekrar gelelim diye arkamızdan kar döktü diye yorumladık. Çünkü bu 2 gün ne kadar muhteşem ve dolu dolu geçse de Kuzey Makedonya’yı gezmek için yeterli değildi. Hem Üsküp’te başta Matka Kanyonu olmak üzere daha gezilecek çok yer vardı, hem de Ohrid ve Manastır şehirlerini gezmeden Kuzey Makedonya’yı gördüm demek olmazdı. En kısa zamanda tekrar gitmeyi düşünüyorum. Kuzey Makedonya’yı daha çok gezmeyi, Türkçe sevdalısı bu güzel insanlarla yeni projelerde yer almayı ve cebime koyduğum bu 2 güne yeni günler eklemeyi istiyorum. Bunu 2025 yılında yapılacaklar listeme aldım bile. Gerçekleştirirsem ‘hayatım boyunca yaptığım en güzel şeyler’ listeme de ilave olacağına şüphem yok…
Hüseyin Burak UÇAR – Aralık 2024
Not: Bir Balkan Esintisi olarak değerli Hüseyin Burak Uçar’a Üsküp Kitap Kulübümüzün davetine iştirak ettiği için ve izlenimlerinin içeren bu güzel metni kaleme aldığı için teşekkür ederiz.