Hüzünlü Saraybosna’nın Başçarşı’sını arşınladığınızda sanki eski tarihlerde bir Türk şehrindeymişsiniz veya bir film paltosundaymışsınız gibi hissedersiniz. Günümüze küçük bir bölümü erişmiş olsa da yaşayan birkaç Türk Çarşı’ndan biridir Başçarşı.
Arnavut kaldırımı sokaklarının iki yanına dizilmiş çeşitli milliyetlere ait esnafıyla, mis kokulu Arnavut Böreği yenilen lokantalarıyla, İstanbul’dakini aratmayan bakırcılar çarşısıyla, Türk çarşılarının olmazsa olmazı camisiyle… Gazi Hüsrev Bey Camii ve camiye komşu Bezistanı’yla bir anlığına kendinizi Bursa’da bile hissetmeniz mümkün.
Başçarşı’yı arkanızda bıraktığınızda yani birkaç adım sonra şehrin önemli sembollerinden biri olan Vijecnica (okunuşu: Viyeçnitsa) Ulusal Kütüphane’siyle yüz yüze gelirsiniz. Avusturya–Macaristan hâkimiyeti döneminde Endülüs mimarisine göre inşa edilmiş olan yapının gündüz çıplak gözle görülen detayları da muhteşem ışıklandırmasıyla gece görünümü enfestir. Benim favorim gece görünümü olmuş ve dakikalarca gözümü ayırmadan izlemiştim.
Saraybosna’nı Sırp Çetnikler tarafından kuşatıldığı günlerden biri olan 25 Ağustos 1992’de Sırp topçu ateşine maruz kalan kütüphanede gece saat 22:00 civarında büyük bir yangın çıkmıştı. Hırvat, Sırp, Boşnak ve Yahudi’leri ait Yaklaşık 6 milyon kitap ve elyazması eserin bulunduğu kütüphane 3 gün boyunca alevler içinde yandı. “ülkenin hafızası” konumundaki bu hazinenin 2 milyonu bu dev alevlerde kül olmasını belki de bir çoğumuz televizyondan izledik.
18 yıl süren restorasyon çalışmaları akabinde 2014 yılında “Külden Kelebekler” isimli fotoğraf sergisiyle küllerinden doğru. Sergide yer alan eserlerin orijinalleri, ancak 12 saat gibi uzun bir zaman diliminde kontrol altına alınabilen yangından artakalanlardı. Yangında hasar gören eserlerin orijinalleriyle fotoğraflı örneklerinin sergilendiği etkinliğe ilgi büyük oldu.
Bu gün şehre gelen yerli ve yabancı turistlerin uğrak mekanlarından biri olan “landmark” (anlamı: şehir simgesi) niteliğindeki kütüphane, Milenko Yeregoviç’in “Saraybosna Marlborosu” isimli eserinin son sayfalarında “Kütüphane” bölüm başlığı ile yer almıştır.
Birkaç gün önce okumasını tamamladığım kitaptan bu konuda birkaç cümleye yer vermek istersem o cümleler şunlar olur: “Tüm alevler ve ateşler, tıpkı en son görülen efsanevi kül ve toz bulutu gibi Saraybosna Üniversitesi Kütüphanesi’nin ve meşhur Viyeçnitsa Kütüphanesi’nin kaderini hatırlatır. Oradaki kitaplar bütün bir sabah ve gece boyunca yanmaya devam etmişti… Kitaplarını şefkatle okşa ey yabancı! Ve hatırla, onların tozdan ibaret olduklarını.”
not: okuduğunuz yazım 24 Mart 2020 tarihinde yazarportal.com’daki köşemde yayımlanmıştır.