Röportajlar

0

Bir Boşnak Gelini: Esra Tuna Güler

Esra Tuna Güler kimdir? Bize biraz kendinizden söz edebilir misiniz?

Esra Tuna Güler, Balkan göçmeni bir ailenin büyük çocuğu olarak 1979 yılında doğmuştur. Öğrenim hayatımı doğup büyüdüğüm şehir olan İstanbul’da tamamladıktan sonra, özel bir bankada gişe memuru olarak iş hayatına atıldım. Mesleğimde 23. yılımı ilk günkü heyecan ve tutkuyla sürdürüyorum.  Evliyim ve 2 dünya tatlısı evladın annesiyim.

Annenizin Novi Pazar, babanızın Selanik, eşinizi Rozaje göçmeni olduğunu biliyoruz. Bu bağlamda ailenizin ve sizin Balkanlarla bağlantısı hususunda bize neler söylersiniz?

Göçmenler hükümet tarafından İstanbul ve yakın çevresinden başlayarak, mesleklerine ve yaptıkları işlere göre Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde şehir veya köylerde iskân edilmişlerdir. Atatürk göçmenleri yurdun dört bir tarafına kültürel ve ekonomik yönden vatana katkı sağlamaları için özenle yerleştirmiştir.

1900’lü yılların başında Müslüman Boşnakların Türkiye’ye göçü ile başlayan, önce Sakarya, sonra Elazığ, derken İstanbul’da son bulan bir göç macerasıdır anne tarafından atalarımın hikâyesi. Yugoslavya’da varlıklı aileler olmalarına rağmen (annemin atalarının “Cengic’ler” banka sahipleri oldukları söylenir) içlerinde hep bir iç savaş kaygısı ve dinlerini tüm gereklilikleri ile yaşayamamanın sıkıntısı dayanılmaz hale dönüşünce düşmüşler göç yollarına.

Baba tarafım ise Yunanistan’da tarımla uğraşırken mübadele ile Edirne’ye göçen Pomak kökenli muhacir bir ailedir. Annem ve babam Türkiye’de doğsalar da dillerini ve geleneklerini sürdürmeye devam etmişlerdir.

Eşim Hüsnü de Karadağ’ın kuzeydoğusunda bulunan “Sancak Bölgesi” diye anılan bölgede yer alan Rozaje şehrinde doğmuş, bebek yaşında 9 kardeşi ve ebeveynleri ile birlikte, 1969 senesinde Türkiye’ye göç etmişlerdir.

Bir gününüz nasıl geçiyor? Bu günkü meşguliyetleriniz ve gelecekte yapmayı planladığınız projeler nelerdir, bilgi verir misiniz?

Gün doğumu ile erken saatlerde güne başlarım. Sade bir Türk kahvesi (şekerli seven Boşnaklar “yandan çarklı=kesme şekeri yanında” içerler) ile sonrasında kocaman bir bardak su içerek uyku mahmurluğunu üzerimden atarım. Ardından sağlıklı “protein ağırlıklı” bir kahvaltı yaparım. İşe giderken yaklaşık 7 km’lik bir yürüyüşle haftanın 3 günü pilates ile duruş bozuklukları ve hareketsizliğin önüne geçmeye çalışırım. Hafta içi akşam saatlerim ve tüm haftasonum çocuklarımla kaliteli vakit geçirmek üzere planladığımız aktiviteleri yapmakla geçer.

Öğrenmeyi ve kendimi geliştirmeyi hayat felsefem olarak belirlediğim için, sürekli ilgi alanlarımı besleyen eğitimler almaya özen gösteriyorum. Dış ticaret, iktisat, fotoğrafçılık fakültelerini bitirdim ve şimdi de “wellbeing” ( sağlık, ihtiyatlı değer veya yaşam kalitesi, refah) ile ilgili merakımı yeniden öğrenci olarak hayatıma alıyorum.

Seyahat etmeyi sever misiniz? En çok hangi tür seyahatlerden keyif alırsınız? (eğlence, kültür, eğitim, yaz, sonbahar, kış vb)

Seyahat etmeyi çok severim. Ailemle seyahat etmeyi daha da çok severim. Her zaman kültür turlarını öncelikli olarak tercih ederim. Keşfetme ve yeni yerler görme arzularımızı tatille eğlenceli hale getirmek ne güzel bir yoldur. Sağlığım elverdiği sürece kuş misali çat orda çat burada dolaşabilir, öncelikle güzel ülkemizi tanımak ve evlatlarımıza tanıtmak için her an sırt çantalarımızla yollara düşebiliriz.

Seyahat edeceğiniz rotayı tespit ederken dikkat ettiğiniz hususlar nelerdir? Hangi taşıma türüyle seyahat etmekten keyif alırsınız? Seyahat valizinizde olmazsa olmazlarınız var mıdır?

Tatil rotası planlama aşaması, seyahate çıkmaktan daha fazla heyecanlandırır beni. Önce hangi mevsimde ve nereye gideceğimize karar veririz. Sonra seyahatin süresine, bütçeye, uçak/tren/araç kiralama rezervasyonlarına, yol güzergâhında konaklanacak yerlere dair bilgi toplayıp kararlaştırırız. Gidilen yol güzergâhında ve şehirlerde yapılacak aktiviteleri, yeme/içme/eğlence seçeneklerini öneri ve yorumları okuyarak nihai tatil planımızı oluştururuz. Eskiden gidilecek şehri anlatan bir kitap alır ve onu didik didik okurduk. Eşimle biriktirdiğimiz böyle birçok şehir kitabımız var kitaplığımızda. Arık herkes gibi biz de internetin yaygınlaşmasıyla beraber her şeyi arama motorlarına sorar olduk.

Tarih, kültür, harita araştırmalarını bittikten sonra tatil planı içindeki (bana göre en sıkıcı nokta) valiz hazırlama aşamasına geldiğimizde artık tatil kapıda demektir. Yıllar içinde valiz hazırlamanın da yolu yordamı olduğunu öğrendim. İşin sırrı her gün için valize 1 kıyafet takımı koymaktaymış. Son akşam yapılan düzenleme ve ayıklama ile ideal bavula ulaşılabiliyor insan. Gereksiz bir sürü ağırlığı taşımaktan kurtularak ağır bir valizin ayak bağı olmasının önüne geçmiş oluyoruz böylece. Valizde olmazsa olmazlarımız; ince hırka, şarj aletleri, diş fırçaları, ağrı kesici ve yara bandıdır.

Gitmekten keyif aldığınız ve bıkmadığınız bir ülke veya şehir var mı?

Yurtiçinde gitmekten bıkmayacağım yerlerin başında Kapadokya geliyor. Büyülendiğim, aşık olduğum yerlerin başında Mostar gelir. Mistik, ruhani, etkileyici ve huzur verici buluyorum Kapadokya ve Mostar’ı.

Balkan ülkelerine seyahat etme fırsatınız oldu mu?

Balkan turumuzda gördüğümüz her yer atalarımızın vatan toprağı olarak bizim için ayrı bir özellik taşır. Saraybosna, Budva, Sveti Stefan, Kotor, Perast, Podgorica, Rozaje ise Balkan turumuzun etkileyici şehirleri olarak kalbimize yazıldı. Makedonya, Hırvatistan ve Sırbistan ise ailece merak ettiğimiz Balkan coğrafyaları olarak yeni gezi planlarımızda zamanını beklemekteler.

Bir Balkan ülkesi olan Karadağ ile olan bağlantınız nedir? Karadağ hakkındaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?

Karadağ diğer adıyla Montenegro (Monte=dağ, negro=kara) hem eşimin memleketi olması hem de Karadeniz’e benzeyen eşsiz, yemyeşil doğasıyla beni çok etkileyen bir ülkedir. Türklere vizesiz seyahat imkânı sunması, birçok Avrupa ülkesine kıyasla daha ucuz olması, Adriyatik kıyılarının en güzel sahil kentlerine sahip olması, yemek kültürünün damağımıza hitap ediyor olması cezbedici unsurları. Sadece bunlar mı? Karadağ 2006 yılında bağımsızlığını ilan eden en genç ve küçük ülkelerden biri olsa da, yüzlerce yıllık Osmanlı hakimiyetinin izlerini sürebileceğiniz güzellikte tarihi ve sosyolojik yapıda bir ülkedir ayrıca.

Karadağ’a gitmeden evvel nasıl bir yer görmeyi beklediğinizi ve gittiğinizde gördüklerinizi içerecek şekilde ülkeye ilk gidişinizden bahseder misiniz?

Aslında savaş sonrası tüm ekonomisi olumsuz etkilenmiş, gelişmesi durmuş, fakir bir ülke göreceğimi düşünerek gitmiştim Karadağ’a. Bir yandan ise ilk ziyaretim öncesinde eşimin ailesinin anlattıklarındaki coğrafyanın güzellikleri hayalimi renklendiriyor, ümidimi yeşertiyordu. Görmeyi arzuladıklarım bana anlatılanlardı. Karadağ’da sanayi tesisi yoktur, geçmişte var olanlar da günümüzde aktif değildir. İthalata bağımlı bir ülkedir. Tarım, hayvancılık, turizm başlıca geçim kaynaklarıdır.

Savaşın yaralarını uzun yıllar sarmaya çalışan Balkan topraklarında beni en çok şaşırtan şey halkın nezaketi, iyi eğitimli, aşırı sportif ve çok kibar insanlar olmalarıydı. Muhteşem doğası ve Osmanlı izlerinin hala birçok yapıda korunmuş olması, Avrupai tavırlı halkı, lüks beklentinizin bir anda hayranlık duygusu ile yer değiştirmesini sağladı.

Karadağ gezimiz yaz aylarına denk geldiği için, Adriyatik’in en büyük müzik festivali olan “Budva Müzik Festivali” ne gitme şansımız olmuştu. Kotor’da her yıl Temmuz ayında düzenlenen “Mimoza Festivali” ve “Moda Festivali” sürmekteydi aynı tarihlerde. Gezimizden aklımızda kalanlar arasında sanatın doğa ile iç içe olduğu çok güzel seyahat anıları önemli yere sahiptir.

Birinin Balkan göçmeni olduğunu anlayabilir misiniz? Nasıl?

Çok rahatlıkla anlarım. Nasıl mı? Öncelikle dış görünüşüne baktığımızda dikkat çekicidir. Büyük çoğunluğu Türk standartlarına göre daha uzun boylu, iri kemikli, atletik vücut yapılı, açık tenlidir. Özenli giyim tarzları vardır. Temiz, hijyenik ve öz bakımlıdırlar. Konuşmaya başladıklarında araya Boşnakça kelime ilave etmeden edemezler. Şive ve vurguları ana dillerini ele verir. Boşnak olduklarını her fırsatta gururla dile getirirler. Oturup bir kahve içme imkânınız olursa kahveyi “yandan çarklı” içtiklerini görürsünüz. Hanımların hamarat oluşu, beylerin zanaatkâr oluşu diğer önemli özelliklerindendir.

Balkan dillerinden herhangi birini konuşabiliyor musunuz?

Ananem, annem, eşim ve kayınvalidem sayesinde kendimi ifade edecek kadar Boşnakça öğrenme imkânım oldu. Ancak Balkan seyahatimizde “köylü şivesi” ile konuştuğumuzu ve birçok gramer hatası yaptığımızı fark ettim. Boşnakların konuştuğu dil Sırpça ve Hırvatça ile çok benzerdir. Slav dilleri temelde aynı özellikler ve yöresel şive, kelime farklılıklarıyla tüm Balkan coğrafyasında konuşulur. Hem Kiril hem Latin alfabesi kullanılır. Atalarımın dilini daha iyi konuşabilmek ve gelecek nesillere aktarabilmek için doğru olanın dilimi geliştirmeye yönelik kurs almak olacağını düşünüyorum.

Düğününüzü, kına gecenizi, oğlunuzun sünnetini ve kızınızın bebek mevlit ritüelini Balkan geleneklerine göre gerçekleştirdiğinizi biliyoruz. Bu bağlamda; Balkan kültürü, gelenek ve görenekleri hakkında fikirlerinizi, gözlem ve tecrübelerinizi bizimle paylaşır mısınız?

Öncelikle şunu belirtmek isterim: çocukluktan itibaren Balkan gelenekleri içinde büyümüş ve ritüellerini yaşamış olmaktan dolayı kendimi çok şanslı sayıyorum. Evliliğimde kız istemeden itibaren bir çok Boşnak adetini yaşama şansım oldu. Boşnak gelinlerine “nevesta, yenge” gibi tabirlerle seslenilir. Gelinlerini çok sever ve el üstünde tutarlar. Nevestaya söz ve kına merasiminde giymesi için “dimija” adı verilen çok güzel şalvarlar hediye edilir. Kumaşlar, bohçalar takdim edilir. Düğün günü evden kız alma esnasında “prstenski djever” seçilen damadın yakını “yengeye=geline” altın bir yüzük takar ve parmağında çevirir. Gelinlik ayakkabısı giydirilir ve gelin kendi etrafında 3 kez döndürülür. Düğünler kesinlikle iki bayram arasına denk düşürülmez. Ayrıca 7 kuşak akrabalık bağı olup olmadığı iyice araştırılır. Düğünlerde tüm misafirler özenli giyinir, bol takı takılır. Düğün sonrası akraba ve komşular tarafından gelin görmeye gidilir. Akşam oturmaları “posedak” ziyaretleri olur.

Bebek doğduğunda “babina” adı verilen mevlit ve hediye merasimleri düzenlenir.

Sünnet düğünlerinde, asker uğurlamalarında sokakta “cumbuz” düzenlenir. Tüm eğlencelerde “armonika=akordeon” mutlaka bulunur. “Kolo” olarak adlandırılan halayın bir benzeri olan yaşlı, genç, kadın, erkek tüm yakınların eşlik ettiği yöresel oyunları çok meşhurdur. Tüm özel ritüeller sonrasında hayırlı olsun demek için “na şerbet” şerbet içmeye gidilir. Bayramlarda ailenin tüm erkekleri toplanarak birlikte bayram ziyaretlerinde bulunurlar.

Çocuklarınıza Balkan kültürünü tanıtıyor, yaşatıyor ve öğretebiliyor musunuz? Bilgi verebilir misiniz?

Boşnakların “sevdalinka” adı verdikleri; aşkı, tutkuyu, melankolik duyguları anlatan sevda türküleri önemli bir kültürel değerdir. Çocuklarımız evde, arabada sevdalinka dinleyerek büyüyorlar.

Bayramlar ve özel günlerde soframızda; kuruetli fasulye, birjan, soka, pita, rasol gibi yöresel yiyecek ve içeceklerimiz muhakkak olur. Her Boşnak çocuğu bu zengin damak tadıyla erken yaşlarda tanışır.

Yaşlılarımıza, akrabalarımıza hürmet konusunda çok titiz davranıp onların bizim için ne kadar kıymetli olduğunu her fırsatta dile getirir, sık sık ziyaretlerle bu düşüncemizi destekleriz.

Boşnak dansı olan kolo çeşitlerimizi müzik eşliğinde öğretip kutlamalarda ve düğünlerde hep beraber dans ederiz.

Balkan mutfağı hakkında görüşlerinizi öğrenebilir miyiz? En sevdiğiniz Balkan yemeği hangisidir? Mümkünse tarifini verebilir misiniz?

Et ve hamur işi ağırlıklı bir mutfak kültürü vardır Boşnakların. “Pleskavitsa”, “cevapi” gibi köfte çeşitleri, “soka” adı verilen kaymaklı biber turşusu, kuru etli fasulye, “birjan” adı verilen etli pilav, çeşit çeşit el açması börekler bazılarıdır. Özellikle kol böreği dediğimiz ve odun ateşinde pişirilen börek deyince kokusu burnunuzda tüter. Spor ve sağlıklı beslenme ile uğraştığım için size sağlıklı bir tarif vermeyi uygun buluyorum. Yemeğimizin adı: Paprika”. Kırmızı kapya biberlerini közlüyoruz, kabuklarını soyup doğruyoruz. Sonra biraz tereyağı ve krema ile beraber tavada biraz sote ediyoruz. Ardından yağlı beyaz peynir ekleyerek peynir hafifçe erimeye başladığında ocaktan alıyoruz. Çok basit olmakla birlikte bir o kadar da lezzetli, ara sıcak olarak müthiş bir alternatif olsun sofralarınıza. Afiyet olsun şimdiden.

Sizin Balkanlar ile ilgili eklemek istediğiniz bir husus var mı?

Balkanlar coğrafyası, kültürü, insanları ile çok özel bir bölge. Birçok Müslüman coğrafyasında olduğu gibi bu coğrafya da silahların gölgesinde, savaş tehdidi altında yaşam sürmüştür. Umarım tekrar savaş acıları görmesin güzel Balkan toprakları.

Vizesiz seyahat imkânı olduğu için tüm arkadaşlarımın gidip görmesini, tatil süresince bile olsa kültürünü yaşayabilmesini çok arzu ederim. Boşnakların birbirinden ayrılırken söylediği güzel bir sözle bitireyim: “Allah’a emanet”.

Notlar:

1-28.09.2021 tarihinde gerçekleşen röportaj ile ilgili olarak, Sn. Esra Tuna Güler’e “necladursun.com – bir balkan esintisi” ailesi olarak teşekkür ederiz.

2-İçerikte yer alan görseller Esra Tuna Güler’in Balkan gezileri, oğlunun sünnet cemiyeti, kızının bebek mevliti ve düğünlerde çekilmiş fotoğraflarla aile albümündedir.

 

Bizden Haberdar Olun!

Benzer Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Fill out this field
Fill out this field
Lütfen geçerli bir e-posta adresi yazın.
You need to agree with the terms to proceed