‘…Balkan anlatıları Türk Edebiyatında hem nostaljik bir kaybın hüznünün hem de kültürel bir direnişin izlerini taşır. Bu iki tema iç içe geçmiştir. Biri diğerini dışlamaz aksine birbirini beslerler.
Osmanlı buralardan çekilince elvedası acı ve zor bir yurt olmuştur yazınsal alan için. Birçok eserde yitirilen medeniyet, dağılan imparatorluğun kalbi, göçün kanattığı bir hafıza olarak yer bulmuştur kendisine. Kendisi de bir Üsküplü olan Yahya Kemal ‘aziz hatıralar’ vurgusu gelir akla. Yani yeni vatanda kök salmaya çalışanların satırlarında da kalplerinde de eski vatan özlemi hep var olmuştur. Sessiz bir hüzündür bu aslında. Şiirlere, öykülere ve romanlara sinmiştir.
Bununla birlikte Balkan halkları dirençli bir yapıya da sahiptir. Kimliğine sahip çıkandır. Kültürel sürekliliğin temsilcisidir. Hem fiziksel hem de kültürel anlamda sınırda kalmış ama kendini ne unutmuş ne de unutturmamıştır. Necati Cumalı, Füruzan gibi önemli isimlerin eserlerinde bu iradeyi rahatlıkla görürsünüz. Bazı öykülerdeki güçlü kadın karakterler ise geleneksel Balkan kültürünün taşıyıcısı olarak karşımıza çıkar.
Kaybedilenlerin arındaki derin yas duygusu yerini zamanla kimliğe sahip çıkma ve onu yaşatma iradesine bırakmıştır. Bu da Türk Edebiyatında bir parça melankolik hafıza ve direngen ruhla yoğrularak kelimelere dökülür…’
*** ‘Türk Edebiyatında Balkanların Yansıması – Necla Dursun’ başlıklı KitapHaber Akademi kapsamında 2 Mayıs 2025 tarihinde gerçekleşen canlı yayında; ‘Balkan anlatıları Türk Edebiyatında daha çok nostaljik bir kaybı mı ifade ediyor yoksa kültürel bir direncin ifadesi mi?’ sorusuna Necla Dursun’un verdiği yanıttan alıntı olan yukarıdaki metnin içinde bulunduğu program kaydını izlemek için tıklayınız: